Kopenhag'da olay

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Kopenhag'daki davranışı Türkiye'de beğenildi, genel tasvip gördü. Zira birçok Avrupa devleti, demokrasi bâbında kantarın topunu kaçırmıştı. Müslümana karşı, hele Türk olduğu takdirde, davranışlarındaki sinsilik, açığa çıkmıştı. Türk ve Türkiye aleyhinde her gelişme destek buluyordu. Kudretli bir Türkiye'nin oluşamaması ilkesiyle hareket eden Avrupa, Orta Doğu devletleri ve Birleşik Amerika'nın genel siyasetlerinde, uygun bir tutumdu. İmparatorluk dönemindeki gibi tekrar büyük devletler arasına girmemiz, çevremizle, dışımızdaki Türk âlemi ile ilgilenmemiz istenmiyordu. Ama Orta Doğu-Balkanlar-Kafkasya-Karadeniz dörtgenindeki ağırlıklı dengemizin bozulmaması da gözetiliyordu. Milletlerarası terör dünya gündemine girince, kendilerine sıçramaması için, terörle iyi geçinmek politikası birçok Batı devletinde revaç buldu. Türkiye'ye karşı harekete geçen Asala, PKK ve komünist örgütler açıkça himaye gördü. Asala, Paris'i de kana bulayınca destek kesildi ve PKK ileri sürüldü. Kuzey ülkeleri, katıksız bir süper demokrasi iddiasıyla görüntü verdiler: Hem İskandinavya, hem Benelüks ülkeleri (İsveç, Norveç, Danimarka, İzlanda, Finlandiya ile Hollanda, Belçika, Lüksemburg). Belçika'nın, İstanbul'da büyük eylem yapan terörist bir katili açık himayesi, bu devletin adalet sistemine şeref vermedi. Avrupa Birliği tarafından terörist listeye alınan PKK'nın Kopenhag'daki televizyonunun kapatılmasına yanaşmaması, Danimarka ile Türkiye'yi karşı karşıya getirdi. Peygamberimizin karikatür konusu yapılmasının da fikir hürriyetinin aşağılık bir istismarından öteye manası olmayacağı âşikârdır. Terör vâkıasını dinî motiflerle açıklamaktan sakınmalı. Ama terörün hayasızca himayesine kadar gidebilen bir demokrasinin, mayınlı alana ayak bastığını erken teşhis eden devlet kazançlı çıkar.