Kuzey Irak'taki arada Ankara'ya gelen dostumuz iki aşiret reisinden Talabani, Irak'ta Türk askeri istemedikten başka, Pakistan askeri de arzu etmediklerini söyledi. Acaba Monako veya Maldiv askerine iltifat buyurmazlar mı idi? Talabani ve emsali bu derecede tafra satmak çizgisine nasıl geldiler? Bizim kusurumuz var mı? Elbette var. İlk Körfez savaşında Kuzey Irak'ta ve Basra Körfezi'nde sancak göstermedik. Özal'ın ne kadar hayal kırıklığına uğradığını biliyorum. Bu defa da, hava alanlarını ve limanları düzenleyip topraklarımızı kiraladığımız insanları, İskenderun Körfezi'nde güneş altında bekletmeyi marifet sandık. Diğer hatalarımız yanında bu politik hatalarımızı hatırlamak yeter de artar bile. Pekiyi Türk'e hasım olanların hiç mi kabahati yok? Efendim, onların, bizim aleyhimizde çalışmaları eşyanın tabiatı icabıdır. Dün de böyleydi, bundan sonra da böyledir. Dışımızdaki operasyonları, faaliyetleri pek az önleyebiliriz. Onun içindir ki, okuyucularım bilirler, ben, hasmımızı ve rakibimizi suçlamak yerine, kendi yanlışlarımızı vurgulamayı her zaman tercih ettim. Bizim mesleğimiz budur. Aksi halde düzelmemiz mümkün değildir. Kendimizi öğerek avunuyoruz. Politikacımızda da, bürokratımızda da ben şu meselede yanıldım diyene rastlanmıyor. Kuzey Irak'ta bunca gelişmeden sonra Irak'ın bütünlüğü nasıl sağlanacaktır? Arap devletleri sessizdir. Kuzey Irak'ta fiilen otonomi kurulmuştur. Bağımsızlığa gidilebilmesi için, yeni şartların oluşması bekleniyor. Irak'ta Türk bayrağının dalgalanmasına karşı çıkarak millî onurumuzu kurtaracaklarını sanan milliyetçilerimizi uyarıyorum: Bu tezi kimlerle beraber savunduklarına dikkat etsinler.