Yeşilçam'a kendi tarihini hatırlattı! Usta jön Cüneyt Arkın'a veda...

Düzenleyen:
Yeşilçam'a kendi tarihini hatırlattı! Usta jön Cüneyt Arkın'a veda...

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Türk sinemasının usta oyuncusu Cüneyt Arkın’ın ardında kırılmalarla dolu enteresan bir hayat hikâyesi kaldı... Onun sinemada bıraktığı en büyük iz ise Türkiye’ye Osmanlı tarihini hatırlatan filmleriydi.

Murat ÖZTEKİN

"Bir yerlerde Steve Arkın, diğer yerde George Arkın, başka bir yerde Fahrettin, çok uzaklarda Lee Arkın, yakında Cüneyt Arkın... Benim ‘adım’ bile yok. Aslında beni öldürdüler, ben de kendimi öldürdüm!.."

Bu sözlerin sahibi Doktor Fahrettin Cüreklibatır, nam-ı diğer aktör Cüneyt Arkın (85) dün kalp krizi sebebiyle İstanbul’da hayata gözlerini kapadı. Ömrü boyunca hep farklı kimlik ve karakterlere bürünen Arkın; geride dile kolay 300’den fazla film, unutulmaz replikler ve sözler bırakarak bu dünyadan ayrıldı...

BOZKIRDA BİR FAHRETTİN

Bozkırın ortasındaki Eskişehir’in küçük bir köyünde (Karaçay) iki ablasının ardından hayata gözlerini açtığında takvimlerde “8 Eylül 1937” yazıyordu. Gazi babası, kendi ifadesiyle “topraktan kazanan ve çoğu zaman toprak üzerinde namaz kılan” adamdı. Ancak Küçük Fahrettin ve ailesi, II. Dünya Harbi yıllarında, bu bereketli topraklarda fakirliği bütün şiddetiyle yaşadı. Açlıkla geçen bazı günlerin gecesinde, rüyasında tandır ekmeği görüyordu… Belki de bu yüzden okumaya daha çok sarıldı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini kazanıp, inşaatlarda çalışarak 1961 senesinde doktor oldu. Ama hayat enteresan; kendisi için asıl hikâye yeni başlıyordu...

Yeşilçam'a kendi tarihini hatırlattı! Usta jön Cüneyt Arkın'a veda...

HALİT REFİĞ KEŞFETTİ

1963 yılında memleketinde askerliğini yaparken, yönetmen Halit Refiğ de meşhur “Şafak Bekçileri” filmini çekiyordu. Yakışıklı Fahrettin’deki ışığı gören usta yönetmen, onu sinemanın şaşaalı dünyasına soktu. Artık Fahrettin ölmüş, “Cüneyt Arkın” adlı bir adam doğmuştu… Yeşilçam’ın âdeta fabrikaya döndüğü o yıllarda Arkın, “Gurbet Kuşları”nda rol aldıktan sonra iki yıl gibi kısa bir zamanda otuza yakın film çevirdi.

Başta fotoğraflarını saklayan genç kızlar olmak üzere, herkesin gözdesi oldu. Derken yönetmen Refiğ, ona “aksiyon” işi yapmasını tavsiye etti. Dövüş ve akrobasi eğitimi adlı ve Yeşilçam, kendisiyle birlikte unutulmuş bir tarihe yüzünü çevirdi. Arkın, Süreyya Duru’nun çekmeye başladığı “Malkoçoğlu” serisindeki aktörlüğüyle büyük kitlelerin Osmanlıyı yeninden hatırlamasına vesile oldu. Tabii, bu filmlerde gişeye selam çakan garip teşhirci sahneler de yok değildi. Adalet Partili yıllarda Bizanslıların yenildiği yeni filmler peşi sıra geldi: “Hacı Murat” (1967), “Alpago”(1967), “Köroğlu”(1968), “Battal Gazi Destanı”nın (1971) yanında “Kara Murat” (ilki 1972) serisi de Arkın’ın kariyerine farklı bir ivme kattı.

"TARİHÎ" KAPIŞMALAR

Cüneyt Arkın zıplıyor, onlarca Bizans askeri devriliyordu! İleride mizah unsuru olacak “Kancık kelleni ödlek bedeninden almaya geldim…” ve “Bu anam için…” gibi replikler de hafızalara kazınıyordu. Yakışıklı Jön, setlerde sayısız bela atlatıyor, filmleri Uzak Doğu, Arap Dünyası ve İran’da da gösteriliyordu.

ŞÖHRETİN AFETİ

Ancak şöhretin, göbek adı afetti. Anadolu’dan çıkan Arkın’ın önce kadınlardan başı döndü, sonra uzun sarhoşluklar yaşadı. Artık sokak direklerine çarpıp, kaza yaparak uyanıyordu! Üstelik bu hâle gelene kadar ilk eşinden ayrılmış, ikinci eşi olan Betül Cüreklibatur’la da iki defa nikâh masasına oturmak zorunda kalmıştı. Lakin bir kitabında anlattığı üzere Arkın, çok acı çekiyordu: “Hep evde bıraktığım sarhoş kadınların dayanılmaz çirkin gürültüleri, Topağacı sosyetesinin alaycı sözleri, bir yerlerde unuttukları çocuklarının açlıktan ölürken çıkardıkları zavallı, çaresiz, çığlıkları yüreğimde çınlıyor, çınlıyor içimi parçalıyordu...” Nitekim yıldız oyuncu, bütün bu yaşadıklarından ders çıkarmayı ve sonraki yıllarda insanlara anlatmayı bildi.

Yeşilçam'a kendi tarihini hatırlattı! Usta jön Cüneyt Arkın'a veda...

HOLLYWOOD’LA DA KAPIŞTI

Yakışıklı jön, Yeşilçam’a pornografinin hâkim olduğu 80’li yıllarda ise sıkıntı çekti. Artık filmlerinde sadece Bizanslılarla savaşmıyordu. Kendi çapında Hollywood yapımlarına da karşı koyuyordu! “Süpermenler”, “Dünyayı Kurtaran Adam”, “Belalılar” ve “Kelepçe” gibi bugün afişlerine bakıp gülümsenen yapımlar böyle doğdu.

SOL FİLMLERDE DE OYNADI

Arkın, kendi tabiriyle “milliyetçi” bir adamdı ama 4. Altın Koza Film Festivali’nde (1972) Yılmaz Güney’den alınıp kendisine verilen mükâfatı kabul etmedi. “Maden” ve “Vatandaş Rıza” gibi sol tandanslı filmlerde de yer aldı; Cumhuriyetçi olduğunu sık sık vurguladı.

Yeşilçam'a kendi tarihini hatırlattı! Usta jön Cüneyt Arkın'a veda...

ALKOLE SAVAŞ AÇMIŞTI

Özel televizyonların açılıp Yeşilçam’ın dip yaptığı 1990’lı yıllar Arkın’ın hayatında büyük değişimlere vesile oldu. TGRT’nin bol reytingli “Bizim Ev”, “Şişeler”, “Masumlar” gibi manevi vurgulu dizilerinde ve “Bıçak Sırtı” filminde rol alan oyuncu, hep yanında duran merhum Enver Ören’in teşvikiyle bütün Türkiye’de yıllarca sürecek uyuşturucu ve alkolizme karşı konferanslar verdi. “Babacan” programıyla da TGRT’de vatandaşların dertlerini dilendi. Cüneyt Arkın, ömrünün son yıllarında da çeşitli dizilerle sevenlerinin karşısına çıktı. 

Yeşilçam'a kendi tarihini hatırlattı! Usta jön Cüneyt Arkın'a veda...

"BİZ ANADOLU ÇOCUĞUYUZ"

Cüneyt Arkın, Yeşilçam’ın kendine has jönlerinden biriydi. Kendisini "Anadolu çocuğu" olarak tabir eden Arkın, akıllara kazınan sözler de sarf etti:

  • "Bir eş cinseli, bir kadını oynamam. Yaptığın işin sana yakışması lazım. Biz Anadolu çocuğuyuz."
  • "Dünyada Türk milleti kadar tarihi birikimi olan başka bir millet yok. Bunları bilir, özümserseniz, milliyetçi olmanız zaten kaçınılmazdır."
  • "Biz gençlerimize tarih bilincini aşılayamadık, veremedik. Tarih bilinci olan bir genç kendini bilir. Amerikan tıraşı olmaz, Amerikan küpeleri takmaz."
  • "Ölüm tabii ki gerçek, Allah’ın takdiri ama hiç konduramıyorum. Ne kendime ne de eşime. Sanki hep beraber böyle dünyanın sonuna kadar, dünya bitse bile beraber yaşayacakmışız gibi geliyor bana."

Yeşilçam'a kendi tarihini hatırlattı! Usta jön Cüneyt Arkın'a veda...

GAZETEMİZDE MAKALELERİ YAYINLANDI

Cüneyt Arkın, 1990’lı yılların ortasından itibaren bir müddet Türkiye gazetesi kültür sanat sayfasında sosyal içerikli yazılar kaleme aldı. Mesela 28 Mart 1995 tarihli makalesinde şunları yazmıştı: “Çok olana sahip olmanın hırsından kurtulmuş, hür, Allah’ın verdiği nimetler hazinesinin güzelliklerinin, zenginliklerinin bir lokma ekmekte var olduğunu fark ederek, onu minnet ve şükranla çiğnemek bir yaşama sanatıdır.”

"TEK KURTULUŞ İSLAMDA"

Arkın, 4 Nisan 1995 tarihli yazısında ise “Hep ‘Tek kurtuluş, İslamdadır’ düşüncesini dile getiriyorum. Çoğu kez, kolay yoldan, burnunun dikine gitmeye alışmış, her yeni düşünceyi açıp, araştırma zahmetine katlanmak istemeyen, kaba sol ve kulaktan dolma enteller tarafından, mantığa dayanmayan, mahkûm edici eleştiriler alıyorum” diye yakınıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...