Medine'de duramaz

Medine'de duramaz

Ramazan Haberleri

Bilâl-i Habeşî hazretleri Şam'a yerleşir. Bir gece Allah’ın Sevgilisi rüyasını şereflendirdiler. - Beni ziyaret etmeyecek misin yâ Bilâl, buyururlar…

(DÜNDEN DEVAM)

Hicretten sonra da İslâmiyet yeni hâdiselerle her gün biraz daha yayılır, küfür karanlıkları günden güne silinir. Bilâl-i Habeşî de diğer Müslümanlar gibi mühim hizmetler yapar. En mühim hizmetlerinden biri Peygamber Efendimize (aleyhisselâm) müezzinlik yapması olmuştur. Resûlullah’dan ayrılmaz, yolculuklarda da bu hizmeti görür. Peygamberimiz için lâzım olan şeyleri dışarıdan alıp getirir. Gerektiğinde bu işleri görmek için borç alır sonra da öder. Hane-i se’âdetin işlerini görür, ihtiyâçlarını giderirdi.

SÖZÜ SABAH EZANINDA SÖYLENİYOR

Medine-i Münevvereye hicret yapıldıktan bir müddet sonra Mescid-i Nebî yapılır. Müminler namaz vakti mescide nasıl çağrılacaktır? Abdullah bin Zeyd bin Sa’lebe ve Hazret-i Ömer rüyâda ezan okumasını görüp söylerler. Resûlullah bunu beğenip, namaz vakitlerinde ezan okunmasını emir buyururlar ve Bilâl-i Habeşî’yi çağırırlar ve ezanı onun okumasını emrederler. Yüksek bir yere çıkıp, beş vakit namaz için ezan okumaya başlar. Ve böylece ezan okumak sünnet olur. İslâm’da ilk ezan okuyan O’dur. Bilâl-i Habeşî bir gün sabah namazı vaktinde, Peygamberimizin kapısı önünde (Es-salâtü hayrün minennevm) diye iki defa seslenir. Bunu Peygamber Efendimiz beğenirler ve, “Bilâl, bu ne güzel söz! Sabah ezanını okurken bunu da söyle” buyurur ki, bunu çoğu kimse bilmez. Hazret-i Bilâl-i Habeşî’nin sesi gür çok güzel ve pek tesirlidir. O, ezan okumaya başlayınca, herkes büyük bir aşk ve vecd içinde dinler kendinden geçer. Ezan okurken herkesi ağlatır.
Peygamberimizin vefatına kadar müezzinlik yapar. Başka bir vazîfesi daha vardır ki, o da bayram namazlarında “Anaze” denilen mızrağı taşımaktır. Bu asayı Peygamberimiz namaza veya duâya durunca önüne dikerler.

MEKKE SEMALARINDA TEVHÎD

Bilâl-i Habeşî, Peygamberimizin (aleyhisselâm) yaptığı bütün savaşlara katılıp cihad eder. Bedir Savaşında, daha önce kendisine Müslüman olduğu için işkence yapan Ümeyye bin Halef’in üzerine hücum eder ve onun öldürülmesini sağlar. Diğer savaşlarda da Peygamberimizin yanında bulunur. Mekke’nin fethedildiği günde Peygamberimiz has müezzini Bilâl-i Habeşî’yi yanında bulundururlar. Mekke-i Mükerreme fethedilip, Kâ’be putlardan temizlenince Allah'ın Resûlü, Bilâl-i Habeşî’ye, Kâ’be’de ilk ezanı okuturlar. Onun tatlı ve gür sesiyle tevhîd sedaları dalga dalga Mekke semâlarında yayılır. Bunu işiten Eshâb-ı kirâm artık küfrün ortadan kaldırıldığını, hakkın gelip bâtılın silindiğini görerek sevinç gözyaşları dökerler.

AYRILIK ACISINA DAYANAMAZ

Peygamberimizin vefâtından sonra Bilâl-i Habeşî ayrılık acısına tahammül edemez olur, artık bir daha ezan okumaz. Resûlullah’a olan muhabbetiyle her gün yanıp, tüter gözyaşı döker. Sonra da Medine’de kalmaya tahammül edemediği için Şam’a gitmeye karar verir. Hazret-i Ebû Bekir kalmasını arzu edince (Yâ Ebâ Bekir sen beni âzad etmemiş miydin, eğer kendin için âzad etmişsen kalayım, Allah için âzad etmişsen müsaade et gideyim) şeklinde çok duygulu bir cevap verir. Hazret-i Ebû Bekir (istediğin yere gidebilirsin) diyerek müsâade eder. Böylece Şam’a gidip orada yerleşir.

HAZRET-İ ÖMER'İ AĞLATTI

Hazret-i Ebû Bekir devrinde orada yapılan savaşlara katılır. Hazret-i Ebû Bekir’in vefâtından sonra da Şam’da kalıp, Hazret-i Ömer’in Şam taraflarında yaptığı savaşlara da katılır, ömrü hizmetle geçer. Hicretin onaltıncı senesinde Hazret-i Ömer ordusuyla Şam’a gelir. Bilâl-i Habeşî de orduya katılıp Kudüs’e gider. Burada Hazret-i Ömer, Peygamberimizin vefâtından beri ezan okumayan Bilâl-i Habeşî’ye ezan okumasını rica eder. Hazret-i Ömer’in ısrarına dayanamayıp ezan okumaya başlar. O ezan okumaya başlar başlamaz. Hazret-i Ömer ve orada bulunan Eshâb-ı kirâm, Peygamberimizin (aleyhisselâm) zamanını hatırlarlar. Hepsi kendinden geçip gözyaşlarına boğulurlar.

SON EZAN

Bir gece Allah’ın Sevgilisi rüyasını şereflendirdiler. ‘Beni ziyaret etmeyecek misin yâ Bilâl’ buyururlar…
Hemen yola çıkar. Seher vaktinde Medine'ye girer. Doğruca Peygamberler Sultanı’nın kabrine yönelir. Üzerine kapanır ağlar, ağlar… Kabrin toprağı gözyaşlarından çamur olur. Kapıda sesler duyar. O hüzünlü hâldeyken bir de ne görsün, Hazret-i Hasen ve Hüseyin… Resûlullah’ın iki torunu, iki sevgilisi kapıda. Üçü sarılırlar, birbirlerine. Acıyla ağlaşırlar uzun süre…
İki Peygamber torunu, - Yâ Bilâl… Ezan oku, isteğinde bulunur. Resûlullah’ın müezzini, - Ey kardeşimin çocukları, ne olur bunu benden istemeyin, der.
- Bizim hatırımız için oku, şeklinde tekrar ederler isteklerini. Zorlukla kabul eder. Öyle ya, isteyenler kimlerdir…
Yüksekçe bir yere çıkar… Allahü ekber, Allahü ekber diye ezan okumaya başlar başlamaz, Eshab-ı kirâm yataklarından fırlarlar… Erkeği, kadını, çocuğu... Bir anda Medine sokakları ana baba gününe döner. O ses, Resûlullah ile yaşadıkları saadetli günleri en sıcağıyla hatırlatmıştır çünki onlara… Herkes ağlayarak, ‘Yâ Resûlallah. Yâ Resûlallah’ feryatlarıyla mescide doğru koşturmaya başlar. Allah’ım bu ne andır.
Hazret-i Bilâl, ‘Eşhedü enne Muhammeden…’ dediği anda artık dayanamaz… O da, o da gözyaşlarına boğulur.
Resûlullah’ın müezzini, o ezanı çok zorlukla bitirir o gün. Ömrü boyunca bir daha da ezan okumaz, okuyamaz. Eshab-ı kirâm, Resûlullah Efendimizin vefatından sonra ilk ve son defa, o eşsiz anlara bu kadar yakın hissederler kendilerini. Efendimizle yaşadıkları o tatlı günleri sanki son bir defa daha yaşarlar.

***
Vefât edeceği sırada büyük bir sevinç içinde (Oh ne tatlı artık Resûlullah (aleyhisselâm) ve arkadaşları ile buluşacağım) der ve bu fâni dünyadan göçer Bilâl-i Habeşî hazretleri.

***

HARPUT'UN BÜYÜK VELÎSİ

Harput'un büyük velîlerinden. Elâzığ'ın Palu ilçesine bağlı Hun köyünde doğdu. Seyyiddir. İlk tahsîlini doğduğu yerde yaptı. Sonra Ali Septî hazretlerinin sohbetlerinde kemâle geldi. On üç sene talebelik yapan Mahmûd Sâminî, tasavvuf yolunda yüksek derecelere kavuştu. Mahmûd Sâminî hazretleri hocasının vefâtından sonra yerine geçerek talebe yetiştirmeye ve insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmeye başladı. Hayâtı boyunca ilim ehli talebeler yetiştiren Mahmûd Sâminî, onlara büyük önem verirdi. En büyük eserin hayırlı evlâd ve îmânlı bir talebe yetiştirmek olduğunu her fırsatta sevdiklerine söylerdi. Yanına gelenlere ve talebelerine; "Her nefis ölümü tadacaktır."(Enbiyâ sûresi: 35) meâlindeki âyet-i kerîmesini okuyarak onları dünyâ sevgisinden uzaklaştırırdı. Mahmûd Sâminî hazretleri Palu'da 1895 (H.1313) târihinde vefât etti. Murâd Nehri kıyısında, hocası Ali Septî'nin kabrinin beş-altı yüz metre aşağısına defnedildi. En yüksek talebesi ve halîfesi Osman Bedreddîn (İmâm Efendi) hazretleridir.  Said Eken

***

TAHAMMÜLÜ PEK ÇOKTU

Peygamber Efendimiz kimseyi kendi mübârek cemalinden mahrum etmezdi. Eshâb-ı kirâmını arar, gelmeyenleri sorardı. Yanına oturanlara nasihat eder, onların nasibini söylerdi. Davranışı ile birini diğerinden çok seviyor düşüncesi, kimsenin kalbine gelmezdi. Yanına şikâyet için gelen birine karşı tahammül gösterir ve dinlerdi. Gelen şahıs yanından ayrılmadıkça, onu yüzüstü terk edip gitmezdi.

ZEKÂTINI VEREN HOŞ GELDİ

Bundan sonra ikinci kat semâya çıkarlar. Kimsin denir. Cebrâîl “aleyhisselâm” birinci kat semâdaki meleklere söylediği sözünü tekrâr eder. İkinci kat semâdaki melekler, o sâlih rûha, (Hoş safâ geldi. Dünyâda iken nemâzlarını bütün farzlarına riâyet ederek edâ ederdi) derler. Sonra geçer, üçüncü kat semâya ulaşırlar. Kimsin denir. Cebrâîl “aleyhisselâm” dahâ önce söylediklerini tekrâr eder. Bunun üzerine (Malının hakkını muhâfaza edip zekâtını, tarladan aldığı mahsûlün uşrunu emr olunan kimselere seve seve verip, hiç esirgemeyen bu zât hoş ve safâ geldi) denir.

İBNİ HEYSEM

Batı’ya en çok tesir eden ilim adamlarındandır. Tecrübi optik kurucusudur. Işınların kırılmasına dair devir açmıştır. Uzaydaki bütün cisimlerin, sabit yıldızlar da dahil olmak üzere, kendilerine has bir ışık gönderdiklerin keşfetti. Fotoğrafçılıktaki karanlık odanın da ilk kâşifidir. Hava tabakasının 15 kilometre olduğunu hesaplamıştır. Şu an kimilerinizin bu yazıyı okumasını sağlayan okuma gözlüklerini ilk defa o bulur. Karanlık oda, pompa, torna ile ilk uçak makinesinin sözde kâşifi Leonardo da Vinci, bu ilim adamına tabi olmuş, İbni Heysem’in kitabını baş ucunda tutmuştur. Bugün uzayı tarayan dev teleskopların temelinde bu muhteşem ilim adamının büyük payı vardır.

TEFEKKÜR

Allahü teâlâ, her cins kuşa, beslenmelerine uygun şekilde gaga yaratmıştır. Gaga, keskin olduğu için bıçak vazifesini görür. Gaga ile parçalanıp yenen şeyler, karındaki yüksek ısı sayesinde gayet ufak olarak öğütülür, böylece dişlere lüzum kalmaz. Cenâb-ı Hak, kuşların üremesini yumurta ile yarattı. Eğer yavrusunu karnında yaratmış olsaydı, bu hâl, kuşun uçmasına mani olurdu.

Medine'de duramaz

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...