Haberci gelmedi mi?

- Güncelleme:
Haberci gelmedi mi?

Ramazan Haberleri

Azrail aleyhisselâmla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselâm dedi ki: - Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana haber ver!.. Cevap, - Sana birkaç haberci gelir şeklindeydi.

> İnsan öleceği zamanı bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet olmasaydı, hiç kimse bir işine bakmazdı. Gaflet ve uzun emel, kötü olduğu kadar aynı zamanda iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, müslüman sokakta yürüyemez hâle gelirdi.

> Dünya, mamurluğunu, ahmakların gafletine borçludur.

> Ne gariptir ki, ölüm senin peşinde, sen ise dünyalık peşindesin.

> Zahitlik, kaba kumaş giymek değil, uzun emeli bırakmaktır.

> Ölüm boyna asılı, dünya ise sırtınıza yüklenmiştir. İnsan, kılıç boynuna vurulacak gibi ölüme hazır olmalıdır.

ZİYARETİME Mİ GELDİN YA AZRAİL

Azrail aleyhisselamla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselâm dedi ki:
- Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana haber ver!
- Sana birkaç haberci gelir.
Bir müddet sonra Hazret-i Azrail yine gelir. Hazret-i Yakub sorar:
- Ziyaretime mi geldin?
- Canını almaya geldim.
- Hani bana birkaç haberci gelecekti?
- Sana haberci gelmedi mi? Saçların ağarmadı mı? Vücudun zayıflamadı mı? Dimdik duran belin bükülmedi mi?

TERZİNİN SORUSU

Bir terzi, büyük bir zata sordu:
- Ölüm döşeğinde de tevbeler kabul edildiğine göre, tevbeyi bu zamana kadar geciktirmek uygun olur mu?
- Ölüm döşeğinde iken de, yapılan tevbe kabul edilir; fakat tevbeyi geciktirmek uygun değildir.
- Niçin uygun değildir?
- Senin mesleğin ne?
- Terziyim, elbise dikerim.
- Terzilikte en kolay iş nedir?
- Kumaşı makasla kesmektir.
- Kaç yıldır terzisin?
- Otuz yıldır.
- Canın gargaraya gelince, kumaş kesebilir misin?
- Can derdine düşen nasıl kumaşla uğraşsın? Kesemem elbette.
- Otuz yıl kolaylıkla yaptığın işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi, can gargarada iken nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tevbe eyle! O zaman yapman çok güç olur. Şimdi tevbe edersen, o zaman da tevbe etmek nasip olur.
Terzi, ölüm döşeğini beklemeden hemen tevbe edip, salihlerden olur.

***

ABDÜLHAMİD HAN'LA GÖRÜŞMEDEN TANIŞIRLARDI

Anadolu’da yetişen büyük velîlerden. 1848 (H. 1264) senesinde, Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Hacılar köyünde doğdu. Tahsîl çağı gelince, çeşitli medreselerde ilim öğrendi. Tasavvufta ilerlemek için  hem Seyyid Sıbgatullah Arvâsî’nin  hem de onun yüksek talebesi Şeyh Abdurrahmân-ı Tâgî hazretlerinin talebesi olarak onlardan ders aldı, sohbetlerinde kemâle gelerek,yüksek dereceler kavuştu ve icâzet aldı. Erzurum ve çevresinde maddî ve mânevî ilimlerle büyük hizmetlerde bulunan Taşkesenli Ahmed Efendi hazretleri, 1909 (H. 1327) senesi Mart ayının yirmi dördünde 61 yaşında iken vefât etti. Ahmed Efendi görüşmediği hâlde Sultan Abdülhamîd Han tarafından tanınmakta olduğu bilinmektedir. Sultan, Yıldız Sarayı’nda görevli bu zatın talebesi Erzurumlu bir askerle kendisine Kur'ân-ı kerîm hediye göndermiş, o asker memleketine döndüğünde daha bir şey söylemeden, Ahmed Efendi hazretleri onu görünce; “Emânetimi getirdin mi?” diye sormuştur. O zât da, Sultanın verdiği Kur’ân-ı kerîmi hemen hocasına teslim etmiştir. Said Eken

***

MİSAFİRİNE HİZMET EDERDİ 

Peygamber Efendimiz misafirlerine, Eshâbına hizmet eder; “Bir topluluğun en üstünü, hizmet edenidir” buyururdu. Kahkaha ile güldüğü hiç görülmedi. Sessizce tebessüm ederdi. Bâzan gülerken mübârek ön dişleri görünürdü. Lüzumsuz ve faydasız bir şey söylemezdi. Lâzım olunca, kısa, faydalı ve mânâsı açık olarak söylerdi. İyi anlaşılması için bâzan üç kerre tekrar ederdi.

 BİR YERDEN BİR YERE ÇEVİRİYORLAR

dünden devam
Bir diğeri de, rü’yâda görülüp, Allahü teâlâ sana ne mu’âmele buyurdu diye sorulunca, (Bir gün cenâbetden gusl etmemişdim. Allahü teâlâ, ateşden bir elbise giydirdi. Onun içinde, kıyâmete kadar bir yerden bir yere çevirerek bana azâb ediyorlar) dedi. [Her müslimân ana ve baba, çocuklarına gusl abdesti almasını öğretmelidir.] Bir diğeri de, rü’yâda görülüp, Allahü teâlâ sana ne mu’âmele buyurdu diye sorulunca, (Beni yıkayan kimse, bir tarafdan bir tarafa şiddet ile çevirirken, teneşirdeki demir çivi vücûdümü tırmaladı. Bundan çok zahmet çekdim) dedi. Sabâh olunca, yıkayan kimseden sorulunca, (İstemiyerek böyle birşey olmuşdu) dedi.

İLK ECZANE

Müslüman hekimler ilaçların hazırlanmasına ait faaliyet safhasını reteçe safhasından ayırdılar. Tahsili ve özel mesuliyeti ile ilk çağlardaki ilaç satıcılarının çok üstünde bir itibara kavuşan eczacılık mesleğini müslüman tabibler meydana getirdiler. İlk resmî eczaneyi daha sekinci asrın sekseninci yalında, El-Mansûr hükümdarlığı zamamında kurdular. Bunu takiben hastahaneyi tam bir eczahane ile donatıp, desteklediler. Müslümanların sağlık teşkilatı doğrudan doğruya Batı'ya örnek oldu.

TEFEKKÜR

Güvercinler, kuluçkadaki yumurtalar soğuyup bozulmasın diye biri çıktığı zaman diğeri ona vekâlet ederek kuluçka müddetince nöbetleşe yumurtalar üzerinde yatıyorlar. Sanki bu tedbir kalkınca yumurtaların bozulacağı kendilerine öğretilmiştir. Kuşlara bunları kim öğretmiştir? Bütün bunlar tesâdüfî şeyler değildir. Cenâb-ı Hakk’ın kudretinin tezâhürüdür.

Haberci gelmedi mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...