‘Taş Tepeler’de taşlar yerinden oynuyor! Göbeklitepe gibi 30 alan var

Göbeklitepe ve Karahantepe’nin de aralarında bulunduğu ‘Taş Tepeler’de tarih yeniden yazılıyor. Kazı Başkanı Prof. Necmi Karul, “Aslında Taş Tepeler bölgesinde neolitiğin ilk aşamalarına tarihlenen 30’un üzerinde arkeolojik alan var. Yüzey araştırmalarımız devam ediyor” diyor.
MURAT ÖZTEKİN ŞANLIURFA -Göbeklitepe ve Karahantepe dâhil 10 noktada kazıların sürdüğü Türkiye’nin güneydoğusundaki 12 bin senelik “Taş Tepeler”, arkeoloji dünyasının gündemini belirlemeye devam ediyor. Neolitik devre dair anlatılanların değişmesine yol açan cumhuriyet tarihinin en büyük arkeolojik kazı projesinde, son aylarda yapılan önemli keşifler dikkat çekiyor. Göbeklitepe’de yuvarlak planlı yapıların yanı sıra dörtgen şeklinde konutların izleri ortaya çıktı. Karahantepe’de ise insan sureti olan T şeklinde bir dikilitaş keşfedildi. Bölge, yeni keşiflere de gebe...
Bütün bunlar “Taş Tepeler”de yaşayan insanların karmaşık mekânlar inşa ettiklerini, geometri bildiklerini, ortak hikâyelere sahip olduklarını ve kendilerine has “sanat anlayışlarının” bulunduğunu gözler önüne seriyor. Biz de geçtiğimiz günlerde yeni arkeolojik keşifleri yerinde görmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kazıların yürütüldüğü ‘Taş Tepeler’ bölgesindeydik.
10 BİN SENE ÖNCE EKMEK ÜRETMİŞLER
Ören yerinde Türkiye gazetesinin sorularını cevaplayan Taş Tepeler Projesi Koordinatörü, Göbeklitepe ve Karahantepe Kazıları Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, gelişen teknolojilerle bölgeyi her geçen gün daha iyi analiz ettiklerini kaydederek, “Son birkaç yıl içerisinde bu bölgedeki insanların beslenme alışkanlıklarından tutun da bitkileri tarıma alma aşamalarına kadar çok yeni ve kesinleşmiş bilgiler elde ettik. Mesela Karahantepe’de bulunan yiyecek kalıntıları sayesinde insanın 10 bin sene önce de tahıllardan ekmek ürettiğini anlıyoruz” diyor. Zaten Karahantepe’deki mutfağı andıran yapılar ve tahıl işleme aletleri ziyaretçilerin dikkatini çekiyor.
Karul, aynı zamanda o dönemde özellikle Karahantepe’de çok başarılı su mühendisliği yapıldığını, sarnıçlarda toplanan suların kanallarla aktarıldığını kaydediyor. Bütün bunlar, özel bir yapı etrafındaki konutlarda yaşayan insanların hareketli hayatını ortaya koyuyor.

YAPILAR NİÇİN GÖMÜLDÜ?
Peki, merkezinde “tapınak” veya “meclis” olduğu düşünülen bu yapılar nasıl inşa edildi? 12 bin yıl önce yaşayan bölge insanı, büyük bir ana kayayı kesip düzelterek üzerine bina yapıyordu. Duvarları ve dikilitaşları ise kestikleri kayalardan elde ediyorlardı. Dikilitaşlar üzerinde ahşap ve sazlar ekleyerek dışarıdan bakıldığında çadır gibi görünen bir çatı oluşturuyorlardı. Ancak zamanla binaları toprakla doldurup terk ediyorlar ve yanlarındaki yapılara taşınıyorlardı. Bu esrarengiz durumun sebebi henüz bilinmiyor. Prof. Dr. Karul ise o devirde binalara tıpkı bir insan gibi kimlik atfedildiğini ve içindeki yaşanmışlıkların korunmak istendiğini düşünüyor.
RENKLİ BİR ORTAM VARDI
Göbeklitepe ve Karahantepe’deki insanlar, tabiatı gözlüyor, farklı maksatlarla sanat yapıyor ve çarpıcı hayvan tasvirleri ortaya çıkarıyorlardı. Bu eserlerde kullanılan boyalar araştırma mevzuu olduğu gibi binaların içinin de zannedilenin aksine renksiz olmadığı tahmin ediliyor. Boyalı heykeller bulduklarını hatırlatan Karul, “Büyük ihtimal binaların içerisindeki kabartmaların hepsi boyalıydı; içeri girdiğinizde rengârenk bir ortam sizi karşılıyordu. O dönemde kırmızı renk ise öne çıkıyordu. Şimdi buna dair bir araştırma yapıyoruz” diye konuşuyor.