"Korkmayın, o da bir kul!.."

A -
A +
Emîr Sultân hazretleri, mânevî bir işâretle çıktı Medîne'den. Yanında iki de talebesi vardı.
Anadola'ya gidiyorlardı.
Gökte, üç (kandil) belirdi.
Onları tâkip ederek yürüyorlardı.
Az sonra yol ikiye ayrıldı.
Biri sağa gidiyordu, diğeri sola.
O ara bir kimse geldi.
Ve bu büyük zâta;
“Sakın şu istikâmete gitmeyin! Zîrâ o yolda bir yılan var ki, yoldan geçenlere saldırıp öldürüyor” dedi.
Emîr Sultân o kandillere baktı.
Kandiller, o yolu gösteriyordu.
Mecbûren girdiler o yola.
Ve az sonra gördüler yılanı.
Yılan değil, ejderhaydı sanki!..
Fakat çok da sevimliydi.
Sevinçli ve neşeli görünüyordu.
Sanki bir misâfir bekliyordu.
Gençler korktular!
Emîr Sultân ise;
“Korkmayın, o da Rabbimizin âciz bir kulu. Allaha itâat edene zarar vermez” buyurdu.
O anda, yılan dile geldi.
Ve Emîr Sultân'a dönüp;
“Safâ geldiniz efendim. Günlerdir yolunuzu bekliyordum. Çok şükür sizi gördüm, murâdıma kavuştum” dedi.
Gençler çok şaşırdılar!
“Bu yılan, konuşuyor” dediler
Ve yola devam ettiler.
Bir talebenin canı (hurma) istedi.
O anda, bir hurma ağacı belirdi.
Üzerinde taptâze hurmalar vardı.
Emîr Sultân, gence buyurdu ki:
“İşte hurma, ye de şükret!”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.