Mürşid-i kâmili beğenmeyen genç!

A -
A +
Bir genç, bir mürşid-i kâmile talebe olmak için, dergâhına gider. Ancak o zatın Fâtiha'yı okuyuşunu beğenmez!..

İnsanların çoğu, kendi kusurunu bilemez ve göremez. Elin gözündeki çöpü görür de, kendi gözündeki merteği göremez. Çoğumuz, alışkanlık hâline getirdiğimiz kusurlarımızın hata olduğunu bile düşünmeyiz.
Din büyükleri bu hususta buyuruyor ki: "Büyüklenerek ben demek feyiz ve bereketi keser. Kusuru başkasında arayan, sevimsizleşir, etrafında insan kalmaz, dost edinemez. Herkesi haklı, kendisini haksız bulmadıkça, kendi kusur ve noksanlarını bırakıp, başkasının kusuru ile meşgul oldukça, manevi bakımdan zerre kadar ilerlemek mümkün değildir."
Abdullah-ı Dehlevi hazretleri buyurdu ki:
"Talebe, sadık olan talip demektir. Allahü teâlânın sevgisi ile ve Onun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanmaktadır. Bilmediği, anlayamadığı bir aşk ile şaşkın haldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. İşlediği günahlarından utanarak başını kaldıramaz. Her işinde Allah'tan korkar, titrer, Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır. Her işinde sabreder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusuru kendisinde görür. Her nefeste Rabbini düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Kimseyle münakaşa etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Salih Müslüman, büyüklere karşı bir edepsizlikte bulunmaktan kendini korur. O büyükleri sevmek, Allah'ın Resulünü sevmenin alametidir."
       ***
Bir genç, bir mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmak, ona talebe olmak için, dergâhına gider. O anda mürşid, akşam namazını kıldırmaktadır. Genç, kendi şivesine benzemediği için, o mübarek zatın Fâtiha'yı okuyuşunu beğenmez. "Boşuna zahmet edip tâ uzak yerlerden buraya geldim. Tecvidi bilmeyen, dinimizi nereden bilsin? Böyle mürşid-i kâmil mi olur?" diye düşünür ve hiçbir şey söylemeden ertesi gün yola çıkar...
Yolda giderken karşısına iki aslan çıkar. Korkusundan hemen geri döner, ama aslanlar da, yavaş yavaş talebenin peşinden gelmektedir. Mübarek zat, hemen aslanlara doğru yürür ve onların kulaklarından tutup, "Size benim misafirlerime dokunmayın, onları korkutmayın demedim mi?" der. Aslanlar da çekip gider. Şaşkın hâlde bakan talebeye de şöyle der: 
-Bizim Fâtihamızda yanlış arayacağınıza, kendi yanlışlarınızı düzeltmeye çalışsanız daha iyi olmaz mı?..
Kendi kusurlarıyla meşgul olup onları düzeltmeye çalışanlara ne mutlu...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.