Yalan trafiğinin çakma plakası

A -
A +
Türk basını genç gazetecilere ders niteliğinde bir hadiseye şahit oldu.

Tartışma oluşturan olayın fitilini Sözcü yazarı Rahmi Turan "müthiş bir haber" başlığıyla yazdığı yazısıyla ateşledi.

Turan, önemli bir CHP'linin Külliye'ye çıktığını, Erdoğan ile görüştüğünü, Cumhurbaşkanı’nın misafirine "CHP'nin başına geç, sana yardım edeyim" dediğini yazdı. Bilgiyi de “Saray'a yakın bir isim"den aldığını ve “yüzde yüz gerçek” diye teyit ettirdiğini belirtti.

Ama gizem katarak sunduğu o ismin bir başka gazeteci Talat Atilla olduğu ve bu kişinin Külliye ile yakınlığının bulunmadığı ortaya çıktı.

Atilla’nın haberi yaymadan evvel CHP liderinin onayını aldığı, başka gazetecileri de "yemlediği" ancak ikna edemediği belirlendi. Atilla’nın sözde Külliye’ye giden CHP’linin girerken ve çıkarken farklı araçlar kullandığı iddiasıyla verdiği otomobillerin plakaları da "çakma" çıktı.

Bu sırada CHP lideri, hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi FOX TV’de İsmail Küçükkaya'nın programına çıkıp "Erdoğan CHP'yi karıştırmak istiyor" diyerek tiyatrosunu sergiledi.

Yalan trafiğinin çakma plakası
Bu tezgâhın kokusunu ilk olarak Türkiye gazetesi aldı, refiklerine habercilik dersi verdi. Çok geçmeden olay deşifre oldu.

Buradan gazetecilik anlamında birçok ders çıktı:

BİR: İlk sayfadan görülmemiş, arkalarda kalmış bir yazı manşetten daha büyük yankı uyandırabilir (Rahmi Turan yazısı).

İKİ: Bir gazeteciye uluşan/ulaştırılan teyit edilmemiş bilgi birilerinin operasyonunun parçası olabilir. Ya da gazeteci operasyonun gönüllü neferi olsa bile hakikat gün yüzüne çıkar.

ÜÇ: Asparagas haberciliğin feriştahı Rahmi Turan, yaşı seksene dayansa da huyundan vazgeçmez.

DÖRT: Operasyonun kokusunu alıp önüne gelen nota balıklama atlamayan Uğur Dündar çok kurt bir isimdir. (Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu tartışmasını "linç edilirim" diye yönetmemiş ve haklı çıkmıştı.)

BEŞ: Tezgâhların bir parçası mıdır yoksa habercilik yaparken hep tezgâhın ortasına mı düşmektedir bilmiyorum, İsmail Küçükkaya iki kere düşünülmesi gereken bir kişidir.

 

Yalan trafiğinin çakma plakası

Kurusıkı manşet

Osmaniye'de bir halk eğitim merkezinde öğretmenlere yönelik havalı tabanca ile atıcılık müsabakası düzenlenmiş. Etkinlik çerçevesinde bazı öğrenciler de atışlar yapmış.

Sözcü gazetesi "Millî Eğitim'de silahlı eğitim: Kalem tutacak ellere silah verdiler" diye manşet attı. Neymiş, çocuk ve silahı yan yana getirmek istismarmış, şiddet normalleştiriliyormuş vs.

Bir defa atıcılık, olimpik bir spor dalı, dünyada 120 yıldır müsabakalar düzenleniyor, el âlem sporcularını çekirdekten yetiştiriyor. Mesela Almanya'da atıcılık millî bir spor... Ülke genelinde 15 bin atıcılık kulübü var. Küçücük köylerde bile festivaller tertipleniyor. Türkiye'de spor kültürü bu tür "kurusıkı" manşetlerle mi gelişecek ey Sözcü?

Yalan trafiğinin çakma plakası

Günahtan reyting çıkarmak!

Canlı yayında en adi aldatma hikâyeleri veriliyor. Çekiliş yapar gibi zarflar açılıp DNA testleri açıklanıyor. İki çocuğunun da kendisinden olmadığını öğrenen koca, efekt eşliğinde ağlatılıyor.

Ne hikâyenin sahipleri "rezil olur muyuz" endişesi yaşıyor ne de program yapımcıları rezaleti yaymanın rahatsızlığını...

İnsanın bu pespayelik karşısında çıldırası, "batsın sizin reytinginiz" diyesi geliyor.

 

Üniversitenin, futbol kulübü kadar değeri yok mu?

İstanbul Şehir Üniversitesi’nde konvansiyonel basına yansımayan ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Banka, Mimarlar Odası'nın açtığı davayı gerekçe göstererek üniversitenin hesaplarına el koydu. Akademisyenlerin maaşları ödenmedi. Üniversite yönetimi YÖK'e "bize sahip çık" diye çağrıda bulundu. YÖK ise "Ekonomik sıkıntınız bizim mesuliyetimizde değil" açıklamasını yaptı. Ortada ciddi bir kriz var. Yedi bin öğrenci mağdur. Bu kış gününde elektrik, su ve doğalgaz da kesilirse "Hababam Sınıfı" gibi bir durum ortaya çıkacak.

Bu arada futbol kulüpleri de borç batağında. Dört büyüklerin borcu 10 milyar lira civarında. Türkiye Bankalar Birliği, üç kulüp ile kredi borçlarının yapılandırması konusunda el sıkıştıklarını, biriyle de anlaşma aşamasında olduklarını duyurdu.

Samimi olarak merak ediyorum: Transferler için hovardaca para harcayan kulüplere el atan Bankalar Birliği, Şehir Üniversitesi'ni niye görmezden geliyor?

Bu ülkenin öğrencileri, futbolcularından daha mı değersiz?

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.