Biden Beyaz Saray’a yürürken 15 Temmuz’un tamamlanmayan hesabı

A -
A +
An itibarıyla Beyaz Saray’a en yakın isim olarak duran Demokratların adayı Joe Biden’ın “Bu kez Erdoğan’ı demokratik yollarla, yani seçimle devireceğiz ve bu konuda muhalefete destek vereceğiz” lafının gündemdeki sıcak yeri artık daha da ısınıyor.
Bu sözleri 15 Temmuz’un tamamlanmayan hesabı olarak görebiliriz.
Ama ondan önce bizim bir hesaplaşmayı yapmamız gerekiyor. Yoksa durum hiçbir zaman netliğe kavuşamayacak?
“15 Temmuz gecesi eğer FETÖ’cü alçaklar daha becerikli çıkıp Erdoğan’ı öldürebilselerdi ne olacaktı?” sorusunun cevabını açık seçik vermedikten sonra, siyasi tarihimizin en önemli ayağının kirli hesaplarını asla öğrenemeyeceğiz.
Aslında bu sorunun cevabı ben dâhil pek çok kişide mevcut.
15 Temmuz gecesi Obama’gillerin, Joe Biden’gillerin ve içerideki ortakları (AK Parti içindeki ve dışındakiler dâhil) tüm umutlarını FETÖ’cülere bağlamıştı.
Daha net konuşalım; içerideki ve dışarıdaki İngiliz-Amerikan çetesi ile aparatları olan FETÖ’cüler eğer işi yüzlerine gözlerine bulaştırmayıp Cumurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı öldürseydi derhâl ortaya çıkıp, önce AK Parti’nin ve iktidarın sahibi olduklarını ilan edeceklerdi. Bunu yaparken “liderleri” Erdoğan’ı öldüren FETÖ’cüleri lanetleyip ağıt yakacaklar ve FETÖ’cü darbecilere derhâl ihtar çekerek darbe girişimini durdurmalarını, aksi takdirde cezalandırılacaklarını ihtar edeceklerdi. FETÖ’cüler de bu talimatı dinleyip hemen kışlaya çekilecekler, evde kahve eşliğinde çekirdek çitleyerek olan biteni izleyen Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, gittiği “düğün”den sığınağına sığınan azledilmiş Başbakan Ahmet Davutoğlu’na kadar hepsi, zaten CIA-MI6’dan aldığı talimatla “gönüllü” teslim olmuş FETÖ’cülerin elinden silahlarını ve tanklarını alıp birer demokrasi kahramanı gibi meydanlarda boy göstereceklerdi.
Hiç lafı dolandırmaya gerek yok. Yumuşaklığı ve bir konuda karar verirken kılı kırk yaran özelliğiyle, yani garanticiliğiyle tanıdığımız eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün herkese “Allah Allah” dedirten şaşırtıcı derecede “sert” konuşmasının ne kadar yapay tatlandırıcı gibi geldiğini not olarak düşelim ve planı doğru okuyalım.
Şunu net olarak bilmeliyiz. Tekrar söylüyorum.
CIA-MI6 ikilisi ve arkasındaki güç FETÖ darbesini hiçbir zaman başarıyla sonlandırmayacaklardı zaten.
Hedef, bir FETÖ iktidarı değil Erdoğansız bir Türkiye’de “içerideki adamları”nın iktidarıydı.
Çünkü darbeyle “hal” edilmiş bir Erdoğan olmadan Türkiye’yi yönetecek güç eğer FETÖ olursa, bırakın AK Parti ve MHP tabanını, buna Erdoğan nefretiyle dolu olan CHP’liler ve solcuların bile tepki göstereceğini çok iyi biliyorlardı.
Tekrar başa döneyim.
Plan başarıyla işlemiş olsaydı Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti içindeki Amerikan-İngiliz aparatlarının vaziyete el koymasını memnuniyetle destekleyerek seyirci kalacak, darbecileri lanetleyecek ve hesap sorulacağını söyleyecekti.
Sonra en kısa sürede seçime gidileceği vadedilecek, Kılıçdaroğlu bu kararı destekleyecek, FETÖ’cüler göstermelik yargılanacaktı. Zaten emir-komuta zincirine uymamışlar mıydı canım. Unutmadan, “Erdoğan’ı katleden FETÖ’cüler” yakalanamadan kaçmayı başaracaklardı.
Böylelikle, Türkiye etliye sütlüye karışmayan, “yurtta sulh cihanda sulh”un yeni yorumuyla Orta Doğu’dan çekilecek, PKK-HDP’nin istediği demokratik özerklik hakkı verilecek, FETÖ’cüler yeniden dershanelerini, gazete ve televizyonlarını açacak, Sisi ile ilişki kurulup Avrupa Birliği’nin her dediği yapılacak, Doğu Akdeniz’e ve Libya’ya hele zinhar ellenmeyecek, ulusal güvenlik sanayimizin güçlenmesi yolundaki girişimler durdurulacak, yerli otomobil ve yerli traktör askıya alınıp, İHA’lar-SİHA’ların üretimi sonlandırılacak, Rusya’yla tekrar eski sosyal mesafeli ilişkilerimize dönülecek, ülkemizdeki Suriyeli sığınmacılar geri gönderilip, Esad’ın olmayan insafına terk edilecek, Suriye’nin kuzeyindeki PKK devletinin kuruluşu tamamlanacaktı.
Tabii bunları yapınca “istikrarlı bir ekonomimiz” olacağından bol bol sıcak para gelecek, döviz düşmeye başlayacaktı.
Artık gerisini de siz tamamlayın.
Kısaca ülkemiz yeniden eski “mutlu” günlerine dönecekti.
Ama olmadı. Erdoğan, onu hayatları pahasına koruyarak şehit olan kahramanların ve cesaretinin sonucu olarak İstanbul’a geldi. Vatandaşlarımız, yurtseverlerimiz saatlerce önceden meydanlara, köprülere inmişti, Atatürk Havalimanını tıklım tıklım doldurmuştu.
Sabah darbeci şerefsizler don paça teslim alındığında İngiliz-Amerikan çetesi o andan itibaren yeni planın hazırlığına girişmişti bile.
Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz...
Olmuyordu işte. O hâlde Erdoğan’ı, tabanını ayağının altından çekerek yalnızlaştırmak, gücünü azaltmak gerekiyordu. Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu’nu, muhafazakâr ve merkez sağ tabana göz diken Saadet Partisi ile İYİ Parti’yi de ekleyin ne demek istediğimi anlarsınız.
Bunu yukarıda da hatırlattık, Joe Biden açık etmişti aslında.
Bu yüzden başkan olursa her şeyi bekleyelim onlardan ama daha da önemli soru şu:
İktidar ve Erdoğan buna hazır mı?
Biz hazır mıyız?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.