Davutoğlu’nun günden güne çürüyen ruhu!

A -
A +
Son videosunu gördünüz sanırım.
Yazık.
Partisinin amblemi önüne geçmiş, propaganda konuşması yapıyordu. Merkez Bankası’nın 128 milyar doların hesabını 2014’ten beri vermediğini ve şeffaf olmadığını söylüyordu ki çekim yapan yönetmen uyardı:
“Efendim 2014’ten beri dediniz. 2014 ile 2016 arasında siz başbakandınız!”
Hiç sıkılmadan “Aa öyle mi dedim. Hemen baştan alıp değiştirelim o zaman” diyerek devam etti.
Hazırlattığı bir başka videoda da neden AK Parti ve Erdoğan’a bağlılık yeminleri ettiğini anlatıyordu.
Bir tek “Erdoğan’ın aleyhinde tek kelime konuşursam yüzüme tükürün” lafını hatırlatmamış. Ona bahane bulamamış.
Uzatmayacağım, şöyle demiş bir yerde:
“Böylesine şatafata, böylesine kibre, böylesine tepeden bakan bir anlayışa geleceklerini bilseydim geçmişte yaptığım konuşmaları yapmazdım. Yanılmışım.”
Bir insan saydığı tüm bu davranış defolarının hepsine sahip olduğu hâlde nasıl oluyor da başkalarına projekte edebiliyor? Bu mental bir çarpıklığı çözmekte güçlük çekiyorum.
Geçen akşam Ulusal Kanal’daki bir televizyon programında Özcan Yeniçeri ile birlikteydim, o anlattı Ahmet Bey'in şatafatını, kibrini ilginç bir iki örnekle.
 
ŞATAFATTAN MUSTARİP AMA AYLIK KİRA 56 BİN 820 LİRACIK
 
Geriye gidelim.
Yıl 2009. Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmişti. Çankaya Köşkü’ne çıkmaları gerekiyordu ama daha önceden Dışişleri Bakanı olduğu için Dışişleri konutunda ikamet etmekteydi. Ancak bir türlü konutu boşaltıp Çankaya’ya geçmiyorlardı. Sebebi de intifadacı eşi Hayrünnisa Hanım'ın Çankaya Köşkü’ndeki lüksü ve konforu yeterli bulmaması, büyük harcamalarla tadilata ve tefrişe girişmesiydi.
Ama bu arada yeni Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu da sabırsızlanıyor ve bir an önce Dışişleri konutuna geçmek istiyordu. Hayrünnisa Gül’e laf dinletemeyen Abdullah Gül sonunda bir çare buldu. Kayserili hemşehrisi bir iş adamının evini kiralamayı teklif etti Davutoğlu’na. Ankara’nın en lüks iki semtinden biri olan Gaziosmanpaşa Kırlangıç Sokak’taki bir villaydı bu. Villanın kirası çok “mütevazıydı” doğrusu:
Ayda 56 bin 820 liracık.
O zamanlar 10-15 bin liraya bile Ankara’da köşklerde oturmanız mümkündü. Düşünün bu kiranın miktarını ve şatafatı artık.
Gelelim bu 56 bin 820 liralık aylık kira ortaya çıktığında Ahmet Davutoğlu’nun gösterdiği tepkiye.
 
GAZETECİLERİ GÖZALTINA ALDIRDI
 
Ortaya çıkaran MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri.
İşte bu noktada, hepsinden öte, Davutoğlu’nun sinsi despotik yapısına da tanık oluyorsunuz.
MHP milletvekili Özcan Yeniçeri bir basın toplantısı yapıp durumu kendisine mikrofon uzatan televizyonculara ve habercilere anlatıyor. Sonra evine giderken telefonu çalıyor. Arayan basın toplantısına gelen gazetecilerden biridir ve aynen şöyle demektedir:
“Özcan Bey şu anda karakoldayız, polisler gelip hepimizi gözaltına aldılar!”
Yeniçeri çılgına dönüyor ve hemen karakola gidiyor. Yolda Ahmet Davutoğlu’nu arayıp durumu anlatarak “Nasıl böyle bir şey yaparsınız” diye çıkışıyor. Davutoğlu telaşla “Beni karıştırmayın” diyor.
Sonunda Özcan Yeniçeri trafik sıkışıklığını aşıp karakola geldiğinde gazetecileri ve televizyoncuları karakol kapısı önünde beklerken buluyor. Davutoğlu, Özcan Yeniçeri’nin aramasından hemen sonra karakola telefon edip ya da ettirip bıraktırmıştır habercileri. Ama Özcan Yeniçeri yine de durmayıp polisleri sıkıştırdığında öğreniyor ki habercilerin gözaltına alınma talimatını Ahmet Davutoğlu’nun özel kaleminden arayan isimler vermiştir.
Son bir bilgi daha.
O konuta ödenen para 4 yılda artarak 1 milyon 820 bin lirayı buldu.
 
YAPTIĞIN KÖTÜLÜKLER YANINA KÂR KALMADI HEPSİ BU
 
Şatafat, kibir ve tepeden bakma öyle mi?
Geçmiş konuşmalarını ve bugün tam tersini yapmasını karşılaştırmalı olarak yazan rahmetli Ahmet Kekeç için “Öteki dünyada onunla hesaplaşacağız” diyecek kadar çürüyen ve kötücülleşen bir ruhu var ne yazık ki.
Başbakan olduğu dönemde tüm televizyonlara baskı yapıp kendi adamlarını yerleştirecek kadar basın özgürlüğü kavramını ayaklarının altında çiğneyen, danışmanlarına kimi gazetecileri arattırıp “Artık Erdoğan’ın devri bitti. Bizimle birlikte misin, değil misin? Karar ver” dedirtecek kadar şirazeden çıkan da bizatihi kendisi.
Tutmuş “Bana MKYK darbesi yaptılar” diyor.
Darbe değil, örgütlenmedeki yetkini kötüye kullandığın, AK Parti’nin yetiştirdiği tüm değerli üyeleri tasfiye ettiğin, çapsız ve niteliksiz kendi adamlarını yerleştirdiğin için bu yetkini elinden aldılar. Çok da iyi ettiler. Yoksa sen Erdoğan’a darbe yapacaktın, bunu görmeyecek kadar kör müydü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan?
Şimdi “Ben bu makamları ve mevkileri elimin tersiyle iterim dedim ve ittim” diyorsun madem, niye biteviye sızlanıp duruyorsun?
 
SEN HATA YAPMADIN, KENDİN BAŞLI BAŞINA BİR HATASIN
 
Bir de hâlâ “Davutoğlu’ndan ne zarar gördün, ne hata yaptı, ne yaptı?” diye sorması yok mu?
Ben cevap vereyim sorusuna:
Sen hiçbir hata yapmadın Ahmet Davutoğlu. Çünkü bizzat kendin hatasın. Ve önceki yazılarımdan birinin başlığında belirttiğim üzere, en başta da Erdoğan’ın en büyük hatasısın.
Keşke bir öğretim üyesi olarak kalsaydın.
En azından, ihanet ettiği için terk edilen ama bunu bir türlü hazmedemeyen intikamcı bir eş gibi davranmazdın.
Ne bileyim, belki bu ülkeye daha az zarar verirdin.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.