Gürsel Bey ve seçim vaatleri

A -
A +

Hafta içinde Star ve Akşam gazetelerinde korkunç iddialar içeren haberler yer aldı. Gazeteler son olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'a yönelik "suikast" iddialarını manşetlerine taşıdılar.

İnsanın aklı havsalası almıyor. Devletin kurduğu değil, devletin kurucusu bir partinin milletvekillerinin adı nasıl olur da bir illegal örgütün tetikçileriyle bir arada anılır? Milyonlarca seçmenin oyunu alan bir parti nasıl bu kadar acziyet içerisinde olabilir?

Doğru haberler henüz iddia boyutunda. Ancak şaşırdığımız şey, CHP'nin nasıl olup da Cemaat gibi  bir çevrenin üzerinde çok da sırıtmayan kara senaryolarla anılacak bir parti hâline getirildiği? Bizzat partinin milletvekillerinin "CHP Cemaatle iş birliği yapıyor" diyerek istifalarını verdiği bir sürece nasıl girildiği? Örneğin, siyasetine dair eleştirilerimiz saklı kalmakla birlikte, Deniz Baykal'ın CHP'sinde bu tarz ilişkilendirmelere hiç şahit olduk mu?

Haberler üzerine savcılık devreye girmiş. Soruşturma Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Bürosunca yürütülecek. Yakında, Cumhurbaşkanının "şahsımı ve ailemi tehdide başladılar" sözlerini akıllara getiren işin aslı ortaya çıkar. Umarım adı geçen CHP'li vekillerin bu karanlık planla bir alakaları yoktur. Aksi hâlde CHP bu yükün altından asla kalkamaz.

Gariptir, iddialar bu denli vahim olmasına karşın muhataplarından, CHP'den aklı başında, ikna edici bir cevap gelmiyor. Haklısınız, Paralel Yapı'nın devletin kurumlarında yaptığı dinlemeleri Meclis kürsüsünden okuyan bir Genel Başkanları var, ne desinler?

Ancak CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in verdiği yanıttan başka söyleyecek bir şeyleri olmalıydı.

Bir dönem partisinin basınla ilişkilerinden de sorumlu olan Tekin, CHP İzmir İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında aynen şunları söyledi:

"Hepsi kirliliktir, bu kirliliklerin hesabını soracağız. Hele Umut Oran gibi bildiğimiz bir kardeşimizin bu kirli işlerde olmayacağını hepimizin bilmesi lazım. 8-9 Haziran'da ilk işimiz bu kirli gazetelerin tamamına el koymak olacaktır. Bu pis işler tuzak işler hep bunların işleri olduğu için zannediyorlar ki CHP'liler de bu işlerin içinde. CHP'liler bu işleri beceremez, CHP'liler çalma çırpma ve tuzak işlerini beceremez."

Evet, CHP Genel Sekreteri'nin seçim vaadi olarak medya içinde kendisine biat etmeyen yüzde yirmi beşlik basına "el koymayı" dillendirmesi kuşkusuz ki tarihe geçecek. E tarihlerinde de bu konuda epeyce deneyimin yattığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Hükümete yönelik sokak dedikodularını bile haberleştiren CHP Basın Bürosu medyanın, ülkedeki en popüler siyasi şahsiyetlerle ilgili olmaları nedeniyle "haber değeri" taşıyan bu iddiaları görmezden gelmeleri şaşırtıcı değil.

Hakkını arayacağı gazetecilerin CHP'li ya da Cemaatçi olmasına özen gösteren meslek örgütlerimiz ve sendikalarımız da alternatif merkez medyanın haberlerinden ötürü tehdit edilmesini sorun etmezler.

Bakalım, polisin, kanallarının yakılmış canlı yayın araçları önünde muzaffer bir komutan edasıyla poz veren "gazetecilere" kimlik sormasını "sansür" olarak nitelendiren Freedom House bu işe ne diyecek? 2015 basın özgürlüğü raporunda, Türkiye'deki ana muhalefet partisinin bazı gazetelere el konulmasını seçim vaadi olarak kullanmasını işleyecek mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.