Hayırlı işleri sonraya bırakan...

A -
A +

Hayırlı iş demek, dinimizin bildirdiği ve Rabbimizin râzı olduğu, beğendiği ibâdetler ve işlerdir. Hayırlı işleri sonraya bırakmak, insanı dünyada da, âhirette de, pişman eder. Öleceğini unutan, hayırlı işleri de unutur. Bunun için ölüm unutulmamalıdır. Bütün kötülüklerin başı ölümü unutmaktan geçer. Ölümü unutmayan insan, kızamaz, kimseye kötülük yapamaz. Kötülük, hem dünyada hem de âhirette kişinin yüz karasıdır. Falancaya rastlamaktansa veya işim düşmektense kalsın dedirten kötü huylu bir kimse, mahvolmuş demektir. Bir Müslüman, herhangi bir Müslümanın yanına herhangi bir iş için rahat gidemiyorsa, o Müslümanın sonundan korkulur. Hadîs-i şerîfte; (Ölmeden evvel tövbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mâni çıkmadan önce acele ediniz. Allahü teâlâyı çok hatırlayınız. Zekât ve sadaka vermekte acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızıklarına ve yardımına kavuşunuz!) buyuruldu. İş işten geçmeden!.. Zamanında zekâtını vermeyen ve malını âhiret yolunda sarf etmeyen bir kimse, fakîr olunca, çok pişmân olur. Fakat iş işten geçmiştir. Bunun için hayırlı işlerde acele etmelidir. Çünkü, hayırlı işin mânisi çok olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri, helâya girdikten bir müddet sonra, kapıyı vurarak hizmetçisini çağırır. Hizmetçi, tahâret suyunu koymadığını sanıp, koş arak gelir. Kapı arasından gömleğini uzatarak, -Al, bunu, falanca fakîre hediyye olarak götür, buyurur. Hizmetçi, gömleği alıp o kimseye götürür ve dönüşte; -Efendim, bunu helâdan çıkınca emir etseydiniz olmaz mı idi? Kendinize niçin böyle sıkıntı verdiniz? diye sorar. İmâm-ı Rabbânî hazretleri cevaben; -Gömleğimi o fakîre hediyye etmek, helâda hatırıma geldi. Dışarı çıkıncaya kadar geciktirseydim, şeytânın vesvese ederek, bu hayırlı işi yapmaktan beni vazgeçirmesinden korktum buyurur. Geciktirmede en zararlı şey de, tövbeyi geciktirmektir. Sonra tövbe ederim ve iyi şeyler yaparım dememelidir, ölüm daha önce gelebilir. Yarın tövbe etmeyi, bugün etmekten kolay sanan, aldanır. Çünkü tövbe, geciktikçe zorlaşır ve ölüm yaklaşınca, hayvana yokuş önünde yem vermeye benzer ki, faydası olmaz. Bu hâl, şu talebeye benzer ki, dersine çalışmayıp, imtihan günü hepsini öğrenirim sanır ve ilim öğrenmek için, uzun zaman lâzım olduğunu bilemez. Bunun gibi, pis nefsi temizlemek için de, uzun zaman onunla mücadele etmek lâzımdır. Ömür, boşuna geçince, bir anda, bu nasıl yapılabilir? Bugünün işini yarına bırakanın, kıyâmet günü utanmaktan, pişmân olmaktan başka, eline bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık herkese nasîb olmaz. Nasîb olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, her vaziyet elverişli iken, fırsat elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür ile, hangi sebeple, bugünün işi yarına bırakılabilir? Allahü teâlâ, bir hadîs-i kudsîde buyuruyor ki: (Ey insanoğlu, günahlarınıza tövbe ederek, kendi kendinize ikrâmda bulunun! Sâlih amel işleyerek cihâd edin! Henüz kıyâmet kopmadan kıyâmetin dehşetini düşünüp ona göre hazırlanın! İşittiğiniz hâlde, sağırlardan olmayın! Gönlünüze gelen sıkıntı, mal ve rızkınızdaki eksiklik, mâlâyanî sözlerden ve zamanı iyi değerlendirmemekten ileri gelir. Başkalarının kusûrlarını gördüğü vakit, kendi kusûrunu hâtırlamayan, şeytanı sevindirir, Rahmânı gücendirir. Gizli ve açık bütün yaptıklarınızdan sorulacaksınız. Oruç tutanlara sayısız nimetler ihsân ederim. Tövbe edenleri azâbımdan emîn kılarım. Her nimet bendendir. Bunun için yalnız bana şükredin! Her şeyi veren benim. Her şeyi benden isteyin! Rahmetimden ümit kesen helâk olur.) Bu dünya bir konaktır! İmâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki: "Bu dünya, âhiret yolcularının bir konak yeridir. İnsana burada yiyecek ve giyecek lâzımdır. Bunlar ise çalışmadan ele geçmez. Her an mal kazanmak için uğraşan aldanmıştır. Hem âhiret için hâzırlanmalı, hem de dünya ihtiyaçlarını kazanmalıdır. Fakat, bunları da, âhiret yolculuğunda lâzım olduğunu düşünerek kazanmalıdır." Ahmed Gazâlî hazretleri de buyurudu ki: "Şunu iyi bilin ki, insanlar bu âlemde yolculuk halindedirler. Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakîkî vatan, ya Cennet veya Cehennemdir. İnsanın ömrünün en kıymetli sermâyesi vakitleridir. Kim hesapsız Cennete girmek isterse, vakitlerini Allahü teâlânın beğendiği şeylerle geçirsin." Netice olarak, insan nasıl yaşarsa öyle ölür. Dün geçti, yarın ise, ya var, veya yoktur. Yarına çıkıp çıkmayacağımız, belli değildir. Bu sebeple, her günü, yarınsız bilmeliyiz. Yoksa; (Helekel musevvifûn yani yarın yaparım diyen helâk oldu) hadîs-i şerîfine dahil oluruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.