15 Temmuz ve Batılı müttefiklerimiz

A -
A +
İki yıl önce tarihimizin en şanlı demokrasi mücadelesini vererek, Türkiye’nin varlığını hedef alan darbe girişimini milletçe durdurduk. 15 Temmuz, Türk milletinin demokrasi, cumhuriyet ve millî egemenlik  uğruna bayraklaştığı gündür. 15 Temmuz, dış destekli ihanet şebekesinin tank namlularına göğüslerini dayayan kahramanlar sayesinde ezildiği gündür. 15 Temmuz, Türk vatanının bölünmeyeceğinin, Türk bayrağının inmeyeceğinin, Türk devletinin payidar kalacağının, Türk milletinin boynunu kimseye eğmeyeceğinin tüm dünyaya ispat edildiği gündür... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısı üzerine, hiç tereddüt göstermeden meydanları, otoyolları, köprüleri, havaalanlarını dolduran milyonların yüzü suyu hürmetine bugün Türkiye’nin istikbaline ümitle bakabiliyoruz. Hainler sürüsü karşısında direnirken şehadet şerbetini içen tüm kardeşlerimizi rahmetle anıyor, gazilik mertebesine erişenlere de içten şükranlarımızı sunuyoruz. Hepsinden Allah razı olsun. Bizler milletçe varlık mücadelesi verirken, Batılı “müttefiklerimizin” desteğini alamamıştık. Darbe girişiminin üzerinden geçen iki yıl zarfında da, diplomatik nezaket kuralları icabı zikredilen birkaç sıradan kelam dışında, Fetullahçı Terör Örgütü’ne karşı Türkiye ile tam bir dayanışma içinde olan bir “Batılı” ülkeye de rastlamadık. ABD’den başlayalım. FETÖ elebaşı hâlen bu ülkedeki çiftliğinde barındırılmaya devam ediyor. Daha doğru bir ifadeyle, ABD yetkililerinin himayesinde dünyanın birçok köşesindeki terör faaliyetini yönlendirmeyi sürdürüyor. Örgütün birçok mensubu ABD’nin çeşitli eyaletlerinde ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Uluslararası hukuk kuralları ve 1 Ocak 1981’de yürürlüğe giren Türkiye-ABD Suçluların Geri Verilmesi Anlaşması hükümlerine göre Adalet Bakanlığı tarafından ABD’ye yapılan müracaat hiçbir gerekçe gösterilmeden bekletiliyor. Halbuki Türkiye’nin müttefik bir ülkeden beklediği, varlığına kasteden bir terör örgütü elebaşının ve FETÖ mensuplarının öncelikle tutuklanmaları ve ardından da adaletin önüne çıkarılmak üzere Türkiye’ye iade edilmeleridir. Diğer yandan, 15 Temmuz gecesinde ve takip eden günlerde ABD askeri ve sivil makamları tarafından yapılan açıklamalar hafızamızdan silinmedi. FETÖ’yü “taraf” yerine koyarak, “taraflara itidal çağrısında” bulunanları, darbeci teröristleri, “arkadaşlarımız” diyerek selamlayanları unutmadık. İngiltere’nin durumu ABD’den çok da farklı bulunmamaktadır. Her ne kadar darbe teşebbüsünü derhal kınayarak Türkiye’ye ilk üst düzey Batılı ziyareti gerçekleştirmiş olsalar da İngiltere makamlarının Türkiye yanlısı söylemleri ile FETÖ’ye göz yuman eylemleri arasında derin bir tutarsızlık mevcuttur. Darbe teşebbüsünden hemen önce ve darbeyi takiben İngiltere’ye kaçan çok sayıda terörist -tıpkı ABD’dekiler gibi- serbestçe hayatlarına devam etmektedirler. FETÖ’nün İngiltere’deki okullarının, lobi kuruluşlarının ve ticari firmalarının hiçbirinin kapısına kilit vurulmamıştır. İngiltere Parlamentosu’nun hazırladığı 15 Temmuz raporunda, FETÖ’nün “terör örgütü sayılması için yeterli delilin bulunmadığı” bile iddia edilmiş, bu yolla FETÖ kuruluşlarının İngiltere’deki meşruiyeti garanti altına alınmaya çalışılmıştır. Önde gelen İngiliz yayın kuruluşlarının hiç hız kesmeden Türk hükûmetini eleştirmeye devam etmeleri, İngiliz kamuoyunun FETÖ’nün gerçek yüzünü görmelerini engellemeye yönelik bir algı operasyonundan ibarettir. AB’nin lider ülkesi Almanya ise gerek barındırdığı Türk nüfus, gerek hukuki imkânlar sebebiyle, FETÖ’nün uzun yıllardır en güçlü şekilde örgütlendiği yerlerden biri olmayı sürdürmektedir. Öyle ki, 15 Temmuz ve sonrasında Türk milletinin demir yumruğuyla ezilen örgüt, merkezini Almanya’ya taşımakta hiç tereddüt etmemiştir. Alman siyasetçileri, Türkiye düşmanı diğer terör örgütlerine gösterdikleri sempatiyi FETÖ’ye de göstermektedirler. Alman basınında FETÖ elebaşı ve mensuplarıyla yapılan mülakatlar yer almakta, örgütü aklamak için yazılan kitaplar serbestçe okuyuculara ulaştırılmaktadır. Darbe teşebbüsü sırasında devlet adına çeşitli yurt dışı görevlerde bulunan FETÖ mensuplarının toplanma adresi de yine Almanya olmuştur. Bu ülkedeki Türk vatandaşları arasında nifak tohumları eken, kendilerini Alman makamlarına “kullanışlı bireyler” olarak takdim eden bu hainler, Türkiye’ye karşı olan tüm diğer terör gruplarıyla omuz omuza çalışmaktadırlar. Bir diğer “müttefikimiz” Yunanistan’ın yaptıkları ebadıyla ters orantılıdır. Yunan yargısı, kimsenin yapamadığını yapmış, darbeye teşebbüs ettikten sonra 16 Temmuz sabahı askerî helikopterle ülkeye kaçan teröristlere sığınma hakkı vermiştir. Batılı ülkelerin çoğunda durum yukarıdaki örneklerden farklı değil. Bir de ilk günden itibaren Türkiye ile omuz omuza duran samimi dostlar var. Başta Azerbaycan olmak üzere FETÖ’ye karşı Türkiye ile ortak mücadele sürdüren tüm dostları yürekten selamlıyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.