Yeni Dünya Düzeni fırsatçıları

A -
A +
 
 
"Covid-19" salgınının dünyaya yayılmasıyla birlikte -sanki bir yerden düğmeye basılmışçasına- salgından sonra yeni bir dünya düzeni kurulacağı iddiası da salgın hâlinde yayılmaya başladı. Gün geçmiyor ki, dünyaca ünlü bir ekonomist ya da siyaset bilimci, “hiçbir şey aynı olmayacak” cümlesiyle başlayan bir makale kaleme almasın. Sosyal medyanın gücüyle bu türden fikirler milyonlarca kişi tarafından ve dünyanın tüm dillerinde tekrar edilip duruyor.
Yeni moda yaklaşımlarından biri de, bundan sonra tarihin “Koronadan Önce-Korona’dan Sonra” diye takvimlendirileceği. Bu yaklaşıma göre, karşı karşıya kaldığımız salgın dünyada öylesine büyük değişimlere yol açacakmış ki, 2020 bundan sonra yeni “Milad” olarak nitelendirilecekmiş.
Açıkçası ben bu türden toptancı ve kesin hüküm içeren yaklaşım sahiplerini üç kategoride sınıflıyorum:
Birinci grup, niyet beyanında bulunanlar. Bunlar mevcut küresel ekonomik ve siyasal düzenin değişmesini isteyen ve salgını bunun için gerçekten de bir başlangıç olarak görenler. Bunları da üçe ayırmak mümkün:
1- “Bu düzen değişsin de ne olursa olsun, isterse anarşi ve kaos olsun” diyenler.
2- “Bu düzen değişsin de, benim mensubu olduğum ideolojiye göre bir düzen gelsin” diyenler.
3- “Bu düzen değişsin ve yapay zekâ, insansız fabrikalar, kripto para, endüstri 5.0 gibi unsurlar üzerinde yükselen dijital dünya hükümranlığı bir an önce başlasın” diyenler.
İkinci gruptakiler, yaşanmakta olanların tarihte hiç örneği bulunmayan sıra dışı gelişmeler olduğunu zannettikleri için endişelerini, abartılı cümlelerle dile getirenler. Bunları da üçe ayırmak mümkün.
1- Tarihi pek bilmeyen, dünyayı ve Türkiye’yi çoğunlukla televizyondaki tartışmalardan ve sosyal medya mecralarından öğrendikleri üzerinden değerlendirenler. Tabiatıyla “tarihte hiç olmadığı kadar” kelimeleriyle başlayan her cümleyi duyduklarında bu gruptakilerin endişeleri daha da artıyor.
2- Zaten eve kapanmışken, sosyal medyadaki takipçi sayılarını artırabilmek hevesiyle, kitlesel endişe ve korkuyu körükleyen her fikri paylaşmayı meşgale edinen gönüllü felaket tellalları. Bunlar attıkları her mesajdan sonra takipçilerinin sayısının artıp artmadığını kontrol ederler. 
3-Tamamen safiyane düşüncelerle, “tufanın yaklaşmakta olduğu” konusunda etrafındaki herkesi uyarmayı görev bilen, yangın büyümeden söndürebilmek için test edilmemiş de olsa sürekli öneri geliştiren iyi niyetli insanlar...
Üçüncü gruptakiler ise “kriz ile fırsat ikiz kardeştir” düşüncesini hayat düsturu edinmiş, mevcut durumu kendileri için nasıl kişisel/kurumsal /sektörel fırsata dönüştürebileceklerinin hesabını yapanlar. Bunları da üçe ayırıyorum:
1-Son derece zeki aynı zamanda kurnaz, dünyada ve Türkiye’de daha önce yaşanmış krizlerden yararlı dersler çıkarmış, neyi hangi amaçla söylediğini bilenler. “Korona sonrası dünya düzeninin” neye benzeyeceğini tarif ederken bunlar, kendileri ve temsil ettikleri sektörler için ne gerekliyse onu öne çıkarıyorlar. Bunların bir bölümü dijitalleşme alanındaki sektörlerle ilişkili kişiler. Ya bir teknoloji firmasına danışmanlık yapıyorlar, ya da o alanlarda bilimsel çalışma yürütüyorlar. Bir bölümü ilaç firmalarıyla içli dışlı. Önemli bir bölümünün de finansal ve siyasal kuruluşlarla bağlantıları var. Yeni düzenin, kendi istedikleri gibi şekillenmesini temin etmeye çalışıyorlar. Bunların kısa, orta ve uzun vadeli stratejik planları hazır. Salgın sürecinin hangi aşamasında nasıl davranacaklarını şimdiden planlamış durumdalar. Oyunu kuralına göre oynuyorlar.
2- Krizden nasıl nemalanacaklarını tam olarak bilemeyen ama kısa vadeli vur-kaç kazançlar için “yeni dünya düzeni” söylemine sarılanlar. Gidişata göre her an pozisyon değiştirmeye hazır bekliyorlar.
3-Komplo teoricileri. Bunlar 1999’daki büyük Marmara depremini HAARP’a, El-Kaide’yi MOSSAD’a bağladıkları gibi, Covid-19 salgınını da Microsoft’un kurucusu Bill Gates’e bağlamış durumdalar. Asla ispat edilemeyecek ama asla tamamen de çürütülemeyecek argümanlarını ortaya dökerek, kitaplarının satışını artırmayı, konferanslara daha yüksek ücretle konuşmacı olarak çağrılmayı, hatta yüz binlerce kişinin takip ettiği You Tube kanallarına reklam alarak kazanç sağlamayı hedefliyorlar. Bunların sorumsuzluklarında da, para kazanma hırslarında da sınır yok...
Kimse yaşadığımız salgının ne kadar tehlikeli olduğunu inkâr edemez. Devletimizin belirlediği tüm kurallara harfiyen uymalı, zaruri olmadıkça evlerimizden çıkmamalıyız. Büyüklerimizi ve kronik hastalarımızı gözümüzden sakınmalıyız. Bu musibetin kökünün kazınması için bilim insanlarımızın sözlerine kulak vermeli ve tavsiyelerini tutmalıyız. Ama sağlığımız ve başkalarının sağlığı için aklımızı kullanarak tedbirlerimizi alırken, aynı aklımızı işleri güçleri ortalığı karıştırarak bundan çıkar elde etmek olanların ekmeğine yağ sürmemek için de kullanmalıyız.
Bu buhrandan, millet olabilmiş halkları ve gerçek anlamda devleti bulunan ülkeler çok daha güçlü şekilde çıkacaklar. İlla bir yeni dünya düzeni olacaksa, milleti ve devletiyle salgına ve onun meydana getirdiği olumsuzluklara karşı en kararlı mücadeleyi veren ülkelerden biri olarak Türkiye’nin o düzenin önde gelen aktörlerinden biri olacağından kimsenin şüphesi olmasın...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.