NATO, aslına rücu ediyor

A -
A +

Haziran sonunda gerçekleşen NATO Liderler Zirvesini iyi değerlendirmek lazım. Zira uzun yıllar etkisi devam edecek kararların alındığına şahit olduk. Öyle iç siyasi kaygılarla, polemiklerle geçiştirilecek bir durum yok ortada. İsveç ve Finlandiya üye olacaklar mı olmayacaklar mı? Türkiye ile imzaladıkları mutabakata uyacaklar mı, uymayacaklar mı? tartışmasının gölgesinde kaybolmamalı zirvede alınan kararlar...

Yetmiş yıllık NATO deneyimine sahip ülke daha geniş perspektiften NATO’nun nereye gitmek istediğini, yeniden nasıl kurgulandığını iyi okumak zorunda ve geleceğini ona göre şekillendirmeli.

 

NATO, tarihî zeminine dönüyor

 

Sovyet Rusya’nın yıkılması Soğuk Savaş’ın sonunu getirmişti. Bunun üzerine Sovyet Rusya’ya karşı kurulan NATO kendini yeni döneme uyarlamaya çalıştı. Yeni tehdit tanımlamalarıyla varlığını sürdürmeye çalıştı. Geçen otuzu aşkın yılda hem içeriden hem dışarıdan eleştirildi.

Sovyet Rusya çöktü. Komünizm yıkıldı. Varşova Paktı dağıldı. Artık eskisi kadar NATO’ya ihtiyaç yok diyenler oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bile “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklamasını yaptı.

NATO, Sovyet Rusya’nın hem fiziki hem de ideolojik yayılmacılığına karşı kurulmuştu. Başta Avrupa ve Türkiye olmak üzere Sovyet Rusya’nın yakın tehdidini hissedenler, NATO Dayanışması çerçevesinde bir araya geldiler. Güvenliklerini bu şekilde garanti altına alacaklarını düşündüler.

Anlayacağınız NATO, özü itibarıyla Rusya (Sovyet) karşıtı bir örgüt olarak doğdu, gelişti ve genişledi. Avrupa-Atlantik hattını Rusya tehlikesine karşı koruma altına almak NATO’nun ana motivasyon kaynağı olageldi. Rusya tehdidi arttığında NATO güçlendi, üyeler arasında “dayanışma ruhu” daha çok ön plana çıktı. Rusya tehdidi azaldığında NATO tartışılmaya başlandı. Rusya dışında hiçbir tehdit tanımlaması “NATO Dayanışması”nı bu kadar ön plana çıkarmadı.

Tabii ki, Avrupa üzerinde Rusya tehdidinin hissedilmesi sadece NATO’yu güçlendirmedi. Aynı zamanda Avrupa üzerinde ABD’nin askerî ve siyasi etkisinin önünü açtı. Demek ki ABD Başkanı Joe Biden “ABD geri döndü” derken bir bildiği, bir planı varmış…

Baksanıza Rusya saldırıyor, Ukrayna ayakta kalmaya çalışıyor, ABD yeniden Avrupa’ya dönüyor…

 

30 yıl sonra yeniden Rusya

 

Otuz yıl iş birliği/ortaklık ve zaman zaman tartışmalı başlıklarla geçen NATO-Rusya ilişkileri Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla beraber yeni bir sürece girdi.

Otuz yılda enerji gelirlerinin de verdiği imkânla askerî alanda güçlenen Rusya, kendini uluslararası alanda yeniden konumlandırmak, Batı ile yeniden masaya oturmak istedi. “Büyük Pazarlık” diye adlandırabileceğimiz bir süreci devreye sokmaya çalıştı. Söz konusu pazarlık için bölgesel ve küresel konjonktürü kendi açısından uygun gördü. 2008’de Gürcistan’a müdahaleyle başlattığı, 2014'te Kırım’ın ilhakıyla devam ettirdiği adımlarını Ukrayna Savaşı’yla sürdürüyor.

ABD ve İngiltere’nin Rusya’ya karşı “gel gel politikası”nı bir kenara bırakacak olursak Rusya yeniden Avrupa üzerinde doğrudan tehdit oluşturmaya başladı. İlk defa Avrupa doğrudan Rusya saldırısını ensesinde hissetmektedir.

Soğuk Savaş dönemindeki Sovyet Rusya’nın fiziki ve ideolojik yayılmacılığı gitmiş otuz yıl sonra onun yerine “İdeolojisiz Rus Yayılmacılığı” gelmiş.

Avrupa için etkili bir güvenlik mimarisi oluşturamayan Avrupa Birliği ülkeleri Rusya tehdidiyle birlikte yeniden NATO’ya yöneldiler, ABD’nin yanında toplanmaya başladılar.

Elan, Soğuk Savaş döneminde Rusya’nın yanında olup da sonradan NATO üyesi olan devletler NATO Dayanışmasının artması yönünde politika güderken, Soğuk Savaş Dönemi dâhil uzun yıllar tarafsız konumda olan devletler ise kendilerini NATO’nun çatısı altına atmaya çalışıyor.

Rusya tehdit ettikçe NATO güçleniyor, canlanıyor, aslına rücu ediyor…

NATO genişlemesi ile 2008’de yeniden başlayan Rusya yayılmacılığı bir yerde karşılaşacaktı. Şimdi bu karşılaşmanın sancılarını izliyoruz…

Umarım bu karşılaşma yönetilen bir karşılaşma olur…

Bu arada yeniden kendini Avrupa’da hissettiren Rusya tehdidini kullanarak NATO içerisinden Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi üyeler arasında “Hiyerarşik” bir ilişki kurmaya ve güçlendirmeye çalışanlara karşı dikkatli olmak lazım.

Yağmurdan kaçarken doluya tutulmayalım…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.