ERKEN SEÇİM Mİ? HAYIR!..

A -
A +
Doğru olan, her şeyin vaktinde, takviminde yapılmasıdır. Bu gerçek, hasattan doğuma, nakil vasıtalarının kalkmasından misafirliğe gitmeye kadar binlerce misaliyle birlikte böyledir. Osman Gazi’ye yaptığı nasihatle bin yıllık bir zamanın temellerini kuran Şeyh Edebali Hazretler ne de güzel derler:
-Ey oğul sabretmesini bil; vaktinden önce çiçek açmaz!..
Bizim nesiller, seçim kargaşasının çokça yaşandığı dönemlerin insanlarıyız. Bıktıracak denli sıklıkta seçimler olurdu. Erken seçim, baskın seçim, seçimlerin yenilenmesi, ara seçim vs. diye kısa aralıklarla sandığa giderdik. Bunlara dayalı olarak kurulan hükûmetler de ya zayıf veya çok kere koalisyon hükûmetleri olurdu. Birkaç partiyle kurulan bu hükûmetlerde her parti, kendi tarafına çektiği için yaşamazdı. Üç ayda, altı ayda bir hükûmetler kurulur, hükûmetler yıkılırdı. Diğer ülkelerin dışişleri bakanları değişmediği için her toplantıda bir başka Türkiye dışişleri bakanıyla karşılaşınca şaşırırlardı. Takatsiz hükûmetler, bütçe yapamaz, köklü kararlar alamaz, dünyaya karşı Türkiye’yi layıkıyla temsil edemezdi. Kalkınmanın yerlerde sürünmesi, paranın bol sıfırlı olması, enflasyonun yüzde 70’lere çakılması gibi mahcubiyetlerin sebebi budur.
Seçimlerin vaktinde yapılması demek, siyasi istikrarın kurulması ve devam etmesi demektir. Türkiye’de Cumhuriyet döneminde çok partili siyasi hayata geçtikten sonra 1950-1960 arası uzun bir istikrar ve ciddi bir kalkınma dönemidir. Onu 27 Mayıs 1960 darbesi ortadan kaldırdı. 1965-1970 arası da istikrarlıdır. Onu da 1971 Muhtırası bitirdi. 1970-1980 Aralığı felakettir. Kısa aralıklarla yapılan seçimler ve "partilerüstü", "teknokrat" gibi adlar verilmiş ömrü birkaç ay sürebilen hükûmetler ve o ortamda kendine yer bulmuş ideolojiler, insan ve devlet hayatından büyük parçalar koparıp gitti. Araya 12 Eylül darbesi girdi. 1983-1990 arasında istikrar yine yakalandı. 1990-2003 arası ise aynen 1970-1980 arası gibiydi. Tarih tekerrür etmiş, güpegündüz her taraf alaca karanlık olmuştu.
2003-2020 Dönemi 2007, 2010, 2013, 2015 yıllarındaki çeşitli darbe yoklamalarına rağmen sandıktan güçlü çıkmış bir hükûmet işbaşında olduğu için istikrar, denge ve düzen bozulmadı. Kalkınma bazen yerini koruyamazsa bile durmadı. O kadar ki 15 Temmuz 2015 kanlı işgal ve darbe teşebbüsüne rağmen bu tarihten 40 gün sonra Türk Ordusu Suriye’nin kuzeyinde Fırat Kalkanı ismiyle muazzam bir askerî harekât yaptı ve bunu ortalama olarak birer yıl arayla birkaç kere daha tekrar etti.
Demek istediğimizi bir başka şekilde şöyle dile getirmek mümkündür:
Eğer yersiz, vakitsiz ve anlamsız bir seçimle kurulmuş zayıf bir hükûmet işbaşında olsaydı; devleti zaten çoktan ele geçirmiş olacaklarından paralel devlet, esas devlet hâline gelmiş olmuş olacağı için ya 15 Temmuz olmaz veya olur fakat hükûmet, direnecek dirayeti gösteremeyerek devletin anahtarını eşkıyaya teslim ederdi.
Erken seçim hiç olmaz mı? Çok hayati mecburiyetlerde mümkündür. Mesela; Hükûmet iş yapamaz, her şey tersine gider, her şey mahvolma derecesindedir. Hükûmet lafta vardır. Böylesi zamanlarda olabilir. Kararlaştırılan seçimler, tam kışın ortasına geldiği zamanlarda takvim bir-iki ay öne veya arkaya alınabilir. Şimdi Hükûmet, işbaşındadır. Sıfır hatayla iktidar, dünya kurulalı beri olmamıştır. Bundan sonra da olmaz. Bugün de eksikler, hatalar vardır ancak bütün dünya kabul ediyor ki şu gün T.C. dünyada Covid felaketini en iyi yöneten birkaç devletten biridir. Gene şu gün Türkiye, son bir asırda hiç olmadığı kadar dış siyasette cevval, dirayetli ve nüfuzludur. Ordunun, emniyetin manevi gücü fevkalade yüksektir. Hava, kara ve denize tam hâkimiz. Yunanistan’ın üstümüze saldırılmasını püskürttük. İlk defa olarak bir denizimizde 300 milyar metreküp tabii gaz bulduk. Terör 40 yılda hiç yaşamadığı kadar ağır darbeler yemekte. Diğer taraftan Azerbaycan’a can suyu olduk, O’nu düşmana yedirmedik. Azerbaycan’da 30 yıl sonra Karabağ kurtarılırken, 46 yıl sonra Kıbrıs’ta da Maraş yeniden ziyarete açıldı…
Eğer zayıf bir hükûmet işbaşındayken "Covid-19" salgını yaşansaydı, hem ölü sayısı çok yüksek olabilir, hem mutfaklar yanar ve hem de şu saydığımız ve saymadığımız muvaffakiyetlerin hiçbiri olmazdı.
Erken seçim kararı alındıktan sonra yeni hükûmet kurulup vazifesine başlayıncaya kadarki en az altı aylık dönemde mevcut hükûmet yüzde 75 dikkat ve enerjisini içeriye verir, her nevi dış münasebet askıya alınır, devlet çarkı tamamen ağırlaşır, piyasalar başıboş kalır. Hep böyle olmuştur. Bundan sonra da böyle olur.
Cumhur İttifakı, tam bir Yerli ve Millî İktidar şuuruyla gün ve istikbal için büyük bir idrakle çalışmaktadır. "Atalar, yürüyen atın başına vurulmaz" demişler.
Muhalefet, hele ana muhalefet, çok sorumlu davranmak ve konuşmak zorundadır. Erken seçim olsa kazanacağına dair elinde garanti yok. Kaybettiğinde ise kaybeden sadece kendileri olmayacaktır. Nelerin kaybedileceğini yukarıda kısmen yazdık. Bunların tamamı birkaç milyar TL’dir. Birilerinin iktidar hevesini karşılamak için ülke böylesi maceralara atılamaz.
Cumhur İttifakı çalışıyor. Millet İttifakı da hâlâ varsa ve bunlar kimlerse net bir şekilde ortaya çıksın, çalışsın göz doldursunlar. O zaman vatandaş, 2023 Haziran’ında takdir hakkını kullanır. Seçimleri, 30-32 ay öncesine çekme isteğinin hiçbir makul sebebi yoktur.
Seçimde değil, hayırda yarışınız…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.