Fenerbahçe hak ederek

A -
A +

Bazen kötü bir haber, doğru parçaları yerine oturtuyor. Öncelikle “geçmiş olsun” diyerek devam edeyim. Emre Belözoğlu’nun kadrodan çıkması, Ersun Yanal’ı farklı ama ‘bence’ doğru dizilişe yöneltti. Domino taşı etkisi!
Ozan Tufan sağ önde başlasaydı, Deniz Türüç’ün kıyaslanamaz katkı farkının yanı sıra, içe kat eden oyunuyla Isla’ya biraz daha savunma yalnızlığı getirecekti. Rakip analizini iyi yapan Abdullah Avcı eminim bu kurgu üzerine bir plan yapmıştı.
Max Kruse’den vazgeçmeyecekseniz, Gustavo-Ozan ikilisi, orta sahayı -kâğıt üzerinde- daha verimli ve dirençli hâle getiren tercihti. Tolga Ciğerci de orta saha duvarına harç taşıyacaktı. Jailson’un stoper elbisesi, Ersun Yanal’ın tutarlılığı anlamında anlaşılabilir. Bu bir yana, Beşiktaş’ın hücum etkinliğinin önemli noktası hız değil mi? Dolayısıyla, Zanka ya da Adil Rami’nin maçı gibi durmuyordu.
Diğer tarafta, Beşiktaş’ın oyuna yayılışı da, dizilişi de şaşırtıcı değildi. Görüntünün bana anlattığı, Ljajic’in yokluğunda Beşiktaş’ın topu ‘isteyerek’ bırakıp, ‘zaafı savunması olan’ Fenerbahçe’yi hızlı hücumlarla avlama planıydı.
İlk 15 dolarken, kağıt üzerinde öngörülen ne varsa sahaya yansıdı. Fenerbahçe topla oynama yüzdesinde 70’e vururken, oyun ağırlığını da yavaş yavaş karşı alana taşıyordu. Bu oyun şablonunda Beşiktaş’ın gol bulmasının ‘zor’ olduğunu düşünüyordum ki; 15 biterken Lens kaleci Altay’ın burnunun dibine kadar gelebildi. Düşünüyorum da ‘tesadüf’  o pozisyonu daha iyi tanımlayan kelime oldu.
Beşiktaş’ın skora ortak olabilmesi, kendi yapacaklarından çok Fenerbahçe’nin zaafına bağlıydı.
Rebocho’nun koluyla buluşan top Fenerbahçe’nin ilacı niteliğindeydi. Penaltı golü iki farklı senaryoyu getirdi önümüze.
1- Fenerbahçe kendine güvenle oynayıp, daha güçlü bir oyunla istediğini kağıt üzerinde olduğundan daha kolay alacaktı.
2- Beşiktaş reaksiyon göstermeliydi çünkü 25 dakikada ortaya koydukları ne varsa gole belki de, puana yetmezdi.

Rakamlar, bu derbide öne geçen tarafın kolay kaybetmeyeceğini ortaya koyuyordu. Doğrudur, istatistikler oyun analizinde çok önemlidir... Bununla beraber sonucu istatistikler değil ‘anlar’ belirler. İşte öyle bir an... Ve Ozan, 2-0. “Bitti bu iş, kopardı Fenerbahçe” derken, başka bir an... Atiba Hutchinson. Oyun başka bir şey söylüyor, ‘anlar’ bambaşka bir senaryo yazıyordu artık...
Gol, Beşiktaş’a ‘yılbaşı bileti’ gibiydi. İkramiye çıkmasa bile, heyecanı ve umudu son numaraya kadar içinde saklatan parıltılı bir hediye.
Beşiktaş puanı zorlayabilirdi. Oyuna bunun izlerini bırakıyordu.  Ama ‘anlar’ dedik ya... Jailson kaydı, düştü. Burak Yılmaz karşı karşıya kaldı.  Altay Bayındır’ın topu çaldığı ‘an’ dönüm noktasıydı. O pozisyonun artırdığı kalp atışları normale dönmeden, Isla taşıdı, Vedat attı, Fenerbahçe yeniden 2 farkı yakaladı. Bu defa Beşiktaş’ı oyuna ortak edecek ‘büyük’ hatalar da yapmadı. Anlatmaya değer başka bir ‘an’ da olmadı. Fenerbahçe futbolun tartısında daha ağır bastığı maçı hak ederek kazandı.
SON SÖZ: Tatsız tuzsuz derbiler sonrasında, bu maçı ‘izlenebilir’ yapan, gerginleştirmeyen, bize futbol konuşturan  her kim varsa; kendi adıma “Eyvallah!”

Maçın adamı: Ozan Tufan

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.