“Kaçmaktan başka çare yok!..”

A -
A +
Hayatındaki en önemli iki şeyden biriydi Emre Can. Ötekini kaybetmişti...
 
 
Şerif, kumar denilen illete tutulmuş, daha fazla para kazanma hırsıyla etraftan aldığı borçları da kumarda kaybetmişti. Bu gerçeği karısına itiraf edememişti. Onun tarafından aşağılanmak ölümden daha da zor gelecekti Şerif’e. “Kaçmaktan başka çare yok” diye düşünüyordu...
Onlar hızla İnegöl’den uzaklaşırken Nazan, Hacerlerin evinde kocası hakkında öğrendiklerini sindirmeye çalışıyordu. Kocası biraz sakinleştikten sonra evine dönmeyi düşünüyordu. Oysa oğlu ve Şerif şimdiden kilometrelerce uzaklara gitmişti bile. Bir daha kim bilir ne zaman görecekti onları...
            ***
Şerif mola yerinde oturmaktan tutulmuş ayaklarını gererek iki elini beline dayadı ve gerindi. Yanı başındaki koltukta oğlu hâlâ uyuyordu. Sevgiyle baktı ona. Hayatındaki en önemli iki şeyden biriydi Emre Can. Ötekini kaybetmişti. Çok sevdiği karısını inanılmaz bir haletiruhiye içinde kaybetmişti. Ona karşı sevgi doluyken bunu gösterememiş, onu hırpalamış, şiddet göstermiş, sözleriyle incitmişti. Bütün bunların sebebi ise yaptığı yanlışların karısı tarafından tenkit edilme korkusuydu. Böylesine maraz dolu bir ruh hâli yanlış yapmaktan kurtulamaz, kendisiyle beraber suçu günahı olmayan insanları da allak bullak etmeye yeterdi…
Şerif, yanına yaklaşan otobüs muavininin sesiyle irkildi:
- Bir çay içmeyecek misin abi? Çaylar şirketten!
- Çocuk var aslanım, ondan inemiyorum arabadan...
Muavin omuzlarını kaldırdı:
- İn abi sen, ben göz kulak olurum delikanlıya...
Şerif sevinmişti. Biraz temiz hava almak iyi gelecekti. Otobüsten inip ciğerlerini temiz havayla doldurdu. Ne yapacağını bilmiyordu. Antalya’ya gitmeyi bir süredir planlıyordu. Kumar yüzünden çok borçlanmıştı. Artık tanımadığı adamlardan tehditler almaya başlamıştı. Bu işin içinden nasıl sıyrılacağını bilemiyordu. Emre Can doğduktan sonra aldığı maaş yetişemez olmuştu. Ama içinde bulunduğu sıkıntıyı eşiyle paylaşmak yerine başka yollardan bu eksiği giderme arayışlarına girince boğazına kadar çamurun içine batmıştı. Yaptığı hataları karısına itiraf edecek gücü yoktu. Ona karşı ezik duruma düşmeyi asla kabul edemezdi. Hele ki Nazan gibi akıllı bir kadının gözünde beceriksiz ve aldatılmış, başarısız bir erkek olmayı içine asla sindiremezdi. Bu nedenle yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali zavallı suçsuz kadına karşı sert tutumlar takınmış, onu canından bezdirmişti. Bu düşünceler içinde yudumladığı çayının sonuna gelmişti ki muavinin sesini duydu:
- Antalya yolcusu kalmasın...
Hemen otobüse döndü. Yerini kimseye söylemek niyetinde değildi. Nazan’ın bir daha kendisini bulmasına asla izin vermeyecekti. Sabahleyin Emre Can ve kendisinin ortadan kaybolduğu ortaya çıkınca arkasında bıraktığı bütün kirli çamaşırlar da ortaya dökülecekti. Nazan her şeyi öğrenecek ve kendisinden nefret edecekti. Ama onu kaybetmenin bir bedeli olmalıydı. Bu bedeli de Nazan ödemeliydi. Böylesine çarpık bir mantıktı işte bu maceraya oğlunu da sürüklemesinin sebebi. Çaresizlik içindeki bir adamın mantıksız, marazlı tutumuydu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.