Hayat onu çok korkutuyordu...

A -
A +
Korkuyla ilerledi hiçbirisine itibar etmeden. Tanınmış bir firmanın yazıhanesine yaklaştı...
 
Nazan başını iki yana sallamıştı:
- Yok Hacer, ben kocamı tanırım, bulmalıyım onları, yoksa Allah’ın bana biçtiği ömrü evladıma hasret geçiririm. Onları bulabilmek için de sabırlı olmalıyım, ayaklarımın üzerinde durmalıyım. Bunu burada yapamam Hacer. İnegöl küçük yer, herkes tanır beni, olanları zaten biliyorlar. Bana rahat vermezler burada. Ben İstanbul’a gideceğim. Orada bir iş bulur, para kazanırım. Bu arada ararım onları. Ben kimseye kötülük yapmadım. Elbet yüce Rabbim yardım eder bana...
Bu konuşmayı düşünerek yürüdü otobüs firmalarından birine doğru... 
Çığırtkanlar etrafını sarıvermişti hemen Nazan'ın:
- İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, hemen kalkıyor...
- Abla nereye yolculuk, her yere arabamız var...
- İstanbul hanımefendi, hemen İstanbul!
Korkuyla ilerledi hiçbirisine itibar etmeden. Tanınmış bir firmanın yazıhanesine yaklaştı:
- İstanbul’a bir bilet lütfen. İlk otobüse...
Adam dikkatle baktı Nazan’a:
- Yarım saat sonra bir arabamız kalkıyor. 12 numaralı koltuk.
Biletini aldı Nazan. Çantasını sırtladığı gibi perona doğru yürüdü. Az sonra otobüse yerleşmişti. Pencereden tablasını kafasına yerleştirmiş, bağıran simitçiyi gördü. Eliyle işaret etti, bir simit istedi. Biraz sonra iştahla simidini çiğniyordu. Otobüs cüssesinden beklenmeyen bir yumuşaklıkla hareketlendi, perondan çıktı ve yola koyuldu. Nazan nereye doğru yolculuk yaptığını bilmiyordu ve hayat onu artık çok korkutuyordu...
         ***
Hava kararmadan İstanbul’a girmişti otobüs. Harem’deki otogarda indi Nazan. İlk defa geliyordu İstanbul’a ve hayatında hiç bu kadar insanı bir arada görmemişti. Onun bu yaşına kadar bütün hayatı İnegöl ve çevresinde geçmişti. Bursa’ya bile iki defa gitmişti. Bir tanesinde Emre Can doğmadan önce Şerif’le birlikte alışverişe gitmişlerdi. Felekten bir gün çalmışlardı o gün. Birlikte İskender kebap yemişler, Kapalıçarşı’yı gezmişlerdi. Ne kadar mutlu ve hayata karşı güvenliydi o zamanlar Nazan! Şimdi o duygulardan çok uzakta, ürkek ve güvensizdi. İstanbul’un devasa yapılarından ürkmüştü her şeyden önce...
Bir minibüse bindi. Nereye gittiğini bilmeden gidiyordu. Kadıköy’e geldikleri zaman minibüs şoförü seslendi:
- Buraya kadar yenge! Kadıköy burası... Nereye gideceksin sen?
Nazan korkuyla ürperdi:
- Hiç, buraya gelecektim, teşekkür ederim.
Kadıköy meydanındaki hareketlilik arasında hayret ve hayranlıkla ilerlemeye başladı. Altıyol’a geldiği zaman bir amacının olması gerektiğini düşündü. Kalacak bir yer bulmalıydı kendisine. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.