Çok ucuz hareketler bunlar!

A -
A +
Elinde bulundurduğu yazarçizer takımıyla millete algı pompalamaya çalışan Şehir Üniversitesi yönetimindekiler, devletin arazisi ve Halkbank üzerinden yapmaya çalıştıkları dolandırıcılık ortaya çıkınca direksiyonu başka bir noktaya çevirdi. 7 Haziran seçimlerine bir hafta kala, AK Parti'nin tek başına iktidar olamayacağını anlayınca yangından mal kaçırır gibi devletin arazisini başında bulunduğu kendi vakfına bağışlayan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamasını okudunuz. Hiçbir şeye cevap veremeyince, "Gelin hepimizin mal varlıkları araştırılsın" diyerek gündemi saptırma girişimlerine başladı. Önceki gün ise Şehir Üniversitesi yönteminden sözüm ona bir açıklama yapıldı. Milleti ahmak yerine koyan ve buram buram demagoji kokan açıklamayı okuyunca güldüm. Gelin o açıklamaya birlikte göz atalım. Açıklamada, arazi devrinin yasalara uygun olduğu ifade edilmiş. Ne yani? Danıştay dediğiniz kurum, PKK savunuculuğu yapan Mimarlar ve Mühendisler Odası ile birlikte iş tutup size kumpas mı kurdu? Bir başka deyişle Danıştay, kanun dışı bir karar vererek size operasyon mu çekti? Madem böyle bir durum var. O zaman niye durduk yere AK Parti hükûmetini suçluyorsun ki! Mimarlar ve Mühendisler Odası ile Danıştay'ı suçlasana?  Geçelim... Yönetim yaptığı açıklamada, Şehir Üniversitesi’nin kullandığı kredileri ödeyebilecek durumda olduğunu söylüyor. Allah Allah! Madem çektiğiniz kredileri ödeyecek gücünüz vardı, mart ayından bu yana neden ödemiyordunuz kardeşim? Niye "Bize siyasi operasyon çekiliyor" diye bağırıyordunuz? Madem ödeme gücünüz var, ödeyin de bu tartışmayı bitirin o zaman, elinizi tutan mı var? Gelelim açıklamanın en komik noktasına: Yönetim, “Dragos kampüs arazisi için ön-izin ve irtifak hakkı bedeli olarak toplam 12.581.195 TL İstanbul Defterdarlığı hesabına ödeme yapılmıştır. Ödeme yapılan tarihlerdeki Merkez Bankası döviz satış kuruna göre yapılan ödemelerin dolar karşılığı 6.512.506 USD'dir. Bu meblağın bugünkü Türk Lirası karşılığı ise 37.500.309 (Otuz yedi milyon beş yüz bin üç yüz dokuz) TL'dir” diyor. İşte milleti aptal yerine koymaya çalışmak tam da budur! Sen git İstanbul Defterdarlığı'na Türk lirası olarak para yatır. Yıllar sonra o parayı döviz üzerinden hesaplayarak, "Bakın ne çok para yatırmışız, görüyorsunuz" diye yutturmaya çalış! Hayırdır efendiler? Durduk yerde döviz hesabı yapmak da nereden çıktı? Durun siz söylemeyin, ben söyleyeyim. Çünkü o gün yapılan cüzi ödemeyi bugün daha yüksek göstermeye çalışıyor ve ucuz numara çekiyorsunuz. Yemezler! Açıklamanın bir başka maddesinde “Bu devir işlemi, iptal edilen tahsis işlemine bürokratik bir çözüm üretmek amacıyla gerçekleştirilmiştir” deniliyor. Durun bakalım doğru anlamış mıyım! Sayın Ahmet Davutoğlu ve ekibi, "Biz yargı kararını bypass etmek için yöntem geliştirip, yargının arkasından dolaştık" itirafında mı bulunuyor acaba?!. Başka bir anlamı var mı bu sözün? Devam edelim açıklamaya... “Bu iptal kararı vakıf yükseköğretim kurumlarının kamu tüzel kişiliği özelliğini haiz olmadığı şeklindeki yeni bir içtihada başvurularak verilmiştir. Bu kararın Anayasa'nın 130. maddesine göre kurulan diğer vakıf yükseköğretim kurumları için de gelecek açısından büyük tehditler barındırdığı dikkatlerden kaçmamalıdır” diyor beyefendiler... Çok doğru... Vakıf üniversiteleri kamu tüzel kişiliği değildir. Bedelsiz tahsis olamaz. Kamu tüzel kişiliği olan, yükseköğretim kurumları devlet üniversiteleridir. Burada diğer vakıf üniversitelerini kendi yanlarına çekmek için çok ucuz bir numara daha denemişler. Kendi durumları ile hiç alakası olmayan bir örnek üzerinden algı oluşturmaya çalışmışlar. Kendilerini gülünç duruma düşürdükleri şu açıklamaya bakar mısınız? Bakın ne diyorlar şu maddede: "Bedelsiz tahsis ile devir arasında kullanım açısından hiçbir fark yoktur. İstanbul Şehir Üniversitesi'ne devri yapılan kampüs arazisi ‘eğitim-öğretim hizmetlerinde kamu yararı çerçevesinde kullanılma’ şerhi tapuya işlenmek kaydıyla devredildiği için arazinin eğitim-öğretim dışında kullanılması zaten mümkün değildir.” Kendilerinin de ifade ettiği üzere hiç kimse eğitim hizmetlerinde kullanmak üzere tapu şerhi konan araziyi almaz. Diğer arazilerin ticari değeri kalmamıştır. Ayrıca “Bedelsiz tahsis ile devir arasında kullanım açısından hiçbir fark yoktur” demişler. Burada kendilerine herkesin anlayabileceği bir soru soracağım. Beyler... O araziyi kendi kendinize peşkeş çekmemiş olsaydınız, krediyi nasıl çekecektiniz bize açıklar mısınız? Halkbank'tan 370 milyon lira kredi çekerken ipotek olarak ne gösterecektiniz? Hiçbir şeyi değil mi? Demek ki tahsis ile devir arasında devletin bankasından 370 milyon lira kredi çekebilecek kadar büyük bir fark varmış değil mi? Hızlıca gidelim... “Türkiye'de vakıf üniversitelerine kampüs arazisi sağlamak amacıyla bedelli tahsis, bedelsiz tahsis ve devir yapılmaktadır” denilmiş açıklamada. Cumhurbaşkanı da çok net bir şekilde açıkladı buna benzer başkaca bir bedelsiz devir örneği yok. Üniversitenin kendisi ana bağışçılarının çekildiğini yeniden itiraf etmiş. Bu noktada Murat Ülker’in açıklamalarına bakmak lazım. O da "Biz buraya para vermekten helak olduk ama başa çıkamadık. Ayrılırken borçlar için uyardık, böyle harcama yaparsanız batarsınız dedik" diyor… “Kredi karşılığında gösterilen bu teminatın ipotek için uygun olup olmadığı hususunu Halkbank, İstanbul Defterdarlığı'na sormuş ve ‘uygundur’ görüşü alarak Şubat 2017'de kredinin ilk dilimini Üniversite'ye kullandırmıştır” diyorlar. İyi de zaten Danıştay, devir işlemini daha sonra iptal ediyor. 2017’de herhangi sorun yok ki. Şimdi sorsalar defterdarlık ne cevap verecek acaba? Kredi ile neler yapıldığını yazmışlar ve 112.000 metrekare kapalı alan ile 400 dönüm açık alan yaptıklarını söylemişler. Oysa 300 milyon bunları yapmaya yetmez. Aslında olan, ana bağışçının çekilmesinden sonra kalan ufak tefek eksik işlerin tamamlanması. Yine bir ucuz algı... “Ayrıca İstanbul Şehir Üniversitesi kampüs inşaatı 2017 fiyatlarıyla 300 milyon TL'ye mal olmuştur. Harcamaların yapıldığı dönemin döviz kuru (1 UDS=3,5 TL) dikkate alındığında dolar karşılığı yaklaşık 85 milyon USD'dir. Bu tutarın bugünkü TL karşılığı ise yaklaşık 500 milyon TL'dir. Sadece kampüs alanında inşa edilen binaların bugünkü değerleri bile Halkbank'ın alacakları için teminat olarak yeterlidir” deniliyor açıklamada... Böyle bir değerlendirme mantığı yok. Bu hesap bile üniversitenin nasıl yanlış yönetildiğinin bir örneği. Eğitime tahsis edilmiş bir arazideki binayı banka niye alsın birader? Ve son madde... “İstanbul Şehir Üniversitesi yüzde 94 doluluk oranına ulaşmıştır” diyorlar gururla... Bursu bastırırsan dolar tabii. Kamudan bedava arazi al, onu teminat gösterip ipotekle kamu bankasından kredi al. Sonra doldur burslu çocukları üniversiteye, doluluk oranı yüzde 94 diye reklam yap. Oh ne güzel memleket! Geçen gazetelerde haberi çıktı. Üniversite yönetimi her öğrenciye bir bilgisayar hediye etmiş. Tanesi 20 liraya alınan ürünü, kendi dost ahbap çevresinden 50 liraya almış.  Anlayacağınız, bankadan çekilen krediyi har vurup harman savurmuşlar. Paralar suyunu çekince ve kredi borçlarını ödeyemeyince en ucuz, en bayağı yolu seçmiş, "Hükûmet bize siyasi komplo kuruyor" demişler. Yok öyle numara... O para yetimin, garibin parasıdır.  Ödeyeceksiniz.  Bu dünyada ödemezseniz öteki âlemde ödeyeceksiniz.  Her iki âlemde de iki elimiz yakanızda olacak, bundan kaçamayacaksınız!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.