Ünal Bolat

"Acaba netice ne olacaktı? Üstelik oğlum da bana gücenecekti, bu olaya sebep olduğumuz için. Akşamı zor ettim. Oğlum işten döndüğünde olaydan hiç bahsetmedi..."

"Tehlikeli dört yol ayırımına yaklaşıyorduk. Yolumuz dimdik rampaydı. İster istemez hız kesiliyordu. Ama yine de biraz hızlı ilerliyorduk. Kardeşimin çığlığıyla bakışlarımı yola çevirdim!.."

"Türkiye Gazetesinde Menkıbeler bölümünde Timur Han'ın mağlup olduğu bir savaşta bir karıncaya bakarak nasıl azim ve kararlılığında bulunduğunu hatırladım..."

"3.5 m derinliğindeki çukura düştüm. Çok şükür ki, kitapta okuduğum 'mutfak atıkları, ekmek kırıntıları dolsun' dediğim ikinci çukura düşmüştüm..."

"Çocukluk arkadaşlarımı görebilmek için köy kahvesine uğramıştım. Bir kenarda oturan Pehlivan Amca'yı gördüm. Elini öpüp hal hatır sorduktan sonra tekrar masaya döndüm..."

"Benim yaşım 71. Hiç kimse malını öbür dünyaya götürmemiş. Götürseydi bizlere bir şey kalmazdı. Bu orman belki binlerce yıl yaşayacak, amel defterim kapanmayacak..."

"Sultan Murat Camii 1436'da Üsküp'ün bir tepesinde inşa edilmiş. Yanında saat kulesi var. Üsküp'ün her tarafından görülür. Balkanlar'da Osmanlıdan kalan en büyük camidir..."

"Hocam, o mektubu gönderip bulunduğumuz yerden ayrılmamamızı, söz dinleyenin dünya ve ahiret saadetine kavuşacağını uygun şekilde anlatmıştı."

"1970 Şubat'ına girmiştik. Mektubun üzerinden bir hafta ya geçti veya geçmedi. Bir sabah işe geldim ki karşımdaki eczacı tasını tarağını toplayıp gitmiş. Eczane tamtakır ve bomboş..."

"Bir gün sabah 08.30'da eczaneyi açtım. Kalfa geldi. Temizlik yaparken postacı Aykut bana bir mektup getirdi. Mektup Balıkesir'den arkadaşım Hulki Demiray'dan geliyordu..."

"Ömer Derin Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve İhlas Vakfı mensubu Eczacı Ahmet Ünal Yükler Ağabey, 26 Temmuz 2011'de dualar ve gözyaşları arasında defnedilmişti..."

"1960'lı yılların başında bu Hintli Hamidullah, İstanbul Üniversitesinde ders verirdi. Çokça Beyazıt Camiinde olur, zâhit gibi yaşardı. Kendisine camide sormuştuk..."

"TGRT HABER TV'de İsmail Yağcı Beyefendi Bilecik'i tanıtıyordu. Bilecik'te Şeyh Edebali Hazretlerinin türbesi varmış. Osman Gazi'nin kayınpederi..."

"Aslında ‘Oradan para aldığın için mi bizi oralara sevk ediyorsun' diye yüzüne karşı bağıracaktım ama yine de yutkundum. Kız kardeşimin hatırı vardı. Bu adama sağlığımız açısından mahkum idik..."

"Tam o esnada meşhur profesörün kapısı açıldı. Hepimiz salona general gelmiş gibi ayağa kalktık. Profesör konuşmaları duymuş olmalıydı..."

"Bahsedilen günde vardık kapısına... Amanın biz nereye geldik böyle? Ne görkemli bir semt... Ne görkemli bir bina... İçeri girdiğimizde ağzımız bir karış açık kaldı!.."

"Dul kız kardeşlerden bir tanesinin ismi Emine idi. Emine oldukça saf bir kızcağızdı. Emine, bir yaz Türkiye'ye gelir. Diş ağrısından dolayı İstanbul'da bir hastaneye gider..."

"Onların yeminlerine inanmadığını söyledi. Bana: ‘Sen Müslümansın, sen de yemin eder misin?' dedi. Eyvah bu hesapta yoktu! Şimdi ben de mi yalan yere yemin edecektim!.."

"Belediye çaresiz, İsveçli bir bayanı aileye yardım etmek üzere görevlendirdi. O bayan her gün yiyecek maddelerini alıp eve götürüyor hatta pişirip çocuklara yediriyordu..."

"O gün iftar ettik ama günüm burnumdan gelmişti. Ertesi gün ilk işim bir Akbil almak oldu. Keşke şunu daha önce yapsaydım da el âleme madara olmasaydım..."