Ünal Bolat

"Gözüm yoldaydı. Derken kapının zili çaldı. Deli gibi yerimden fırlayıp kapıyı açtığımda şaşkınlıktan dilim tutuldu. Karşımda zayıf çelimsiz biri duruyordu..."

"Cezaevi benden çok şey aldı... En sonunda çok sevdiğim ninemi de kara toprak aldı. Artık hayallerimin gerçekleşmesini istiyorum..."

"Devlet, özel aklımın erdiği her kuruma gittim. Derdimi dinleyen çıkmadı. Ben cahil bir insandım. Çevrem yoktu. Kimsem yoktu. Ama çocuğum için çırpınıyordum..."

"Artık gülmeyi unuttum. Çevremde mutlu olanlara imreniyorum... Bir gün gazetelere ‘yine koca şiddeti' diyerek benim de ölüm haberim çıkar mı bilmiyorum?!."

"Devletin kriterlerine göre bu kadıncağızın bakıma ihtiyacı yok. Kendine bakabilir. Ama ben biliyor ve görüyorum ki kadıncağız kendine bakabilecek durumda değil..."

"Cumhurbaşkanını korumakla görevli olan Muhafız Alayı Komutanı Kurmay Albay Osman Köksal, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı gece yarısı uyandırıp tutuklayarak Harp Okulu'na götürmüştür."

"Adam kalkmış Afrika'nın bilmem hangi adı sanı bilinmeyen ülkesinden gelmiş... Bütün serveti de ne biliyor musun? Kendini hacca götürecek kadar... Dönüş parası bile yok belki..."

"Bilemiyorum. Ama dedem İstasyon Caddesi tarafında esnaflık yapardı. Eli sıkı idi. Masraftan çok çekinirdi. Hayatta iken bu ifadeyi çok tekrar ederdi, dedi."

"Çok basit bir teknikle bayan ismi yazarak bayanları mı kandırmaya çalışıyorlardı? Gençler için sıradan bir olay olan bu tür internet sapkınlıkları meğer çocuklarımızı nasıl da tehdit ediyormuş?"

"Bir mail gelmişti e-posta kutusuna... Diyordu ki: İhlas Vakfı Türkiye genelinde açmış olduğu 28 Öğrenci yurdunda binlerce üniversiteli fakir öğrenciyi barındırmaktadır..."

"Allah Allah... Hâlâ şaşkınız... Muammer burada bu beyefendi ile nasıl böyle karşılaştı? Bu nasıl eski bir tanışıklık? Kim bu beyefendi? Muammer devam ediyor..."

"Tamam, yani insan ilk sohbetinde de samimiyet kurar. Ama bu, sohbetin başında olmaz, sonunda olur. İyi de Muammer daha yurttan içeri adım atar atmaz ‘Vaay! Abiciğim' demez mi?.."

"Van'dan gitmişti askere. Terhis olmasına 3 gün kala da Kıbrıs harekâtı başlamıştı. Gidiş o gidiş... Beşparmak Dağları'nda o da şehadet şerbetini içenlerdendi..."

"Müdür Bey'e dedim ki: Kusura bakmayın. Meslekten de atsanız, Avustralya'dan gelmiş sürpriz misafirlerimi ağırlamak zorundayım. Türk misafirperverliği bunu gerektirir!.."

"Sana Türkiye'den o kadar mektup geldi ki anlatamam. Hiçbirini ne açtım ne okudum. Yalnız şu kartpostal ve arkasındaki düzgün yazı ilgimi çekti. Onu aldım getirdim..."

"Adam, rahmetli Menderes hayranı. Her sene Avustralya'dan eşiyle birlikte izne geliyorlar. Adnan Menderes'in eşi Berin Menderes'i ziyaret edip elini öpüp gidiyorlar..."

"Bu dostluk inşallah ölünceye kadar da devam eder. Bu tanışmayla birlikte siyasete de, dünyanın bitmez tükenmez meşakkatli uğraşılarına da elveda dedim..."

"Türkçe bilgisayarda bile bu isimler Türkçe olarak kayıtlı değil. Yazınca altında kırmızı çizgi çıkıyor. Türkiye'deki bilmezse Avrupa'daki vatandaş Üsküp'ü, İskeçe'yi ne bilsin?.."

"O vakit kardeşim şok olmuş. Neyse yine de tariften yola çıkarak sorunca hoca efendiden öğrendik ki bunlar İslamiyet'i unutmuş olan Türk Yunan vatandaşlarıymış..."

"Ayıp olmasın sen çek ben burada durayım, dedim. Az ileride duran beyaz bir cipi kendime siper ederek beklemek istedim. Arkama arabaları alarak bekleyecektim..."