Ünal Bolat

"Arabayı park ettim. Bizim bloka doğru yönelmeden, gayri ihtiyari çarşı tarafına baktım. Bizim, Özbekistanlı öğrenci Aymirza bu tarafa doğru geliyor. Henüz beni görmedi..."

"Bohçayı açtık. İçinde 4 yumurta, 2 baş soğan, bir dilim peynir, biraz da tuz vardı. Hemen gittim su kabını doldurdum. Suyumuz buz gibi eriyen kar suyu!.."

"Köylü ile ‘hayvan başı bir kod buğday, o yoksa parası' diye anlaşma yapıldı. Buğdayı olan buğday, olmayan da para verdi. Sığır başı üç liraydı."

"Sopasına sarılan Munzur, ‘Bismillah' der ve az sonra gözden kaybolur. Çok sürmez Mekke'deki ağasının yanına varması. Bir göz açıp kapanıncaya kadar..."

"Kusura bakmayın... Uzun zamandan beri elime kalem almamışım. Normal şekilde yazmayı biliyorum ama el yazısı nasıl oluyor onu bilmiyorum."

"Güzel hayallerle kurulan yuvaların kolayca yıkıldığını gördükçe, sudan sebeplerle eşlerin birbirlerine ağır sözler söylediklerini okudukça şaşırıyorum!.."

"Gazetemi elime aldığımda gördüm ki, her gün zevkle, şevkle okuduğum Yılmaz Öztuna vefat etmiş... İnanın yakınlarımdan biri vefat etmiş gibi geldi..."

"İki rekât namaz kıldım: ‘Ya Rabbi, sevdiğin kulların hürmetine işlerimi kolaylaştır' diye dua edip yola koyuldum. Amacım Konya'ya gitmek orada sormaktı..."

"Nasıl söylesem bilmem... Senin gibi vefakâr bir evlat ihsan eden Rabbime sonsuz şükürler olsun. Acaba insan yaşadıkça mı anlıyor geçmişin dertlerini?"

"O an dilini anlamasam da üzerindeki kapağa bakıp, sayfalarını çevirip rahatladığım üzerinde Hakikat Kitabevi yazan kitapları ona hediye etmek aklıma geldi."

"Umudu bir rüyada, sabrı ise bir esrarengiz günde bana ‘sen yalan söyleme' diye tembihleyen ağabeyimin tembihinde aradım. Ama ben en çok babamı sevdim..."

"Mutfakta yemek yiyordum. Bir anda içeriden annemin sesi yükseldi. Can havliyle bağırıyordu. Hemen koştum. Gözünü tutuyordu: Ah yandım! Yandım..."

"Annem bir buçuk yaşındaki bebeciğin, yani benim yanık sebebiyle kapanan dizlerimi bacaklarımdan ayırmak için uğraşır her gün..."

Bir buçuk yaşındaydım. Hatırlıyorum. Gördüğüm bir sarı renkli gazoz şişesi... Gerisi karanlık...

"Selam verip hayvanın gemini çektim. Araba hafif yavaşladı. Süleyman'a dedim ki: Eğer sen benim suçumu söylemeyeceksen seni döveceğim!.."

"Öğrendim ki o da askere gitmiş. Süleyman'la tam dört seneye yakın görüşemedim. Ama onu öyle özledim ki. Askerden gelmesini dört gözle bekledim."

"Altmış yaşlarında, bir evde tek başına, MS'den gözleri görmez, sinir hastası bir gariban Nurettin Abi... Normalde bile bağırarak konuşur. Lafını esirgemez..."

"Bir vasiyeti vardır iki hanımına ve çocuklarına... Tek bir vasiyet: Aman zekâtınızı vermezlik etmeyin... Malınızın hayrını görmezsiniz... Aman!"

"Şefik ikinci hanımının kızını da kendine evlat olarak nüfusuna alır. Zaten çocuk sevmeye hasret olan adamcağız hanımının kızını kendi öz çocuğu gibi sahiplenir"

"İnsan, nasıl sağlıklı kalmak için vücudundaki pis kanı akıtmak durumunda ise, zekâtını da vererek malını sağlıklı kılmalıdır."