Ünal Bolat

"Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu şu mesajı vermiş: Üsküp'teki Makedon Türkleri, tarihte nasıl Türk olarak yaşadıysa bundan sonra da Türk olarak yaşamaya devam edecektir."

"Amma siz bu evde büyüdünüz. Hepinize bu evde verdim ilk din dersini... Bu evde beş vakit namaz kılındı. Halen de beş vakit kılınıyor. Demem o ki bu evi satmayasınız..."

"Tam poşeti alıp az ötedeki çöp konteynerine atarken bir siren sesi duyuyorum. O da ne öyle? Bir polis otosu... Korktuğum başıma geldi işte... İki polis yanımıza geliyor"

"Onlar nerede durduklarını tam bilemeseler "şurası olabilir" dediler mi hemen dalıyorum. Piknik alanı, lokanta, dinlenme tesisi fark etmiyor."

"Dedemin de bir küçük el radyosu vardı... Bugün biz nasıl cep telefonunu yanımızdan ayırmazsak dedem de onu yanından ayırmazdı.

"Şimdi tatil zamanı değildir. Gemi memi bulamazsınız. Yollarda rezillik çekersiz. Siz kara yoluyla Bulgaristan üzerinden gidin. Yavaş gitseniz bile gemiden hızlı gidersiniz."

"Bir cümle söylüyor. Sadece bir cümle... Her türlü endişeyi bitiren bir cümle... Ve geçmişten geleceğe aşkın ve sadakatin mührünü lehimliyor..."

"Yeşilköy Havaalanına indiğimizde 24 saat ve 8000 km yolculuğu bir kâbus olmaktan çıkartıp bir rüyaya çeviren Başbakan Erdoğan ve onun değerli kadrosuna teşekkür etmeliydik..."

"Yeşilköy Havaalanına indiğimizde 24 saat ve 8000 km yolculuğu bir kâbus olmaktan çıkartıp bir rüyaya çeviren Başbakan Erdoğan ve onun değerli kadrosuna teşekkür etmeliydik..."

"Altmış yıllık ömürde, bunun onbeşini çocukluğa çıksanız 45 yıl boşa yaşanmıştı. Tek düşüncesi çok para ve renkli bir hayat idi. Ne kadar zıt kutupların insanlarıydılar..."

"Hani ekranlarda çıkıyor ya... ‘Bi daha bi daha' klipi... İşte o klipi izlerken insan kopuyor... Duygulanıyor. Tüyleri diken diken oluyor... Kalbinden ılık bir şeyler akıyor gözlerine doğru..."

"Çok zenginlerdi. O villayı bir buçuk milyon dolara trink para verip almışlardı. Kocasının ne iş yaptığını bilmiyorduk ama sormak da olmuyordu."

"Çaylarımızı söyledi. 'Allah sizlerden razı olsun. Çok güzel bir hizmet yapıyorsunuz. Toplumun, dürüst ve ahlaklı insanlara o kadar ihtiyacı var ki!' dedi..."

"O gün Addis Ababa'da sanki yıllardır hasret olduğumuz bir tanıdığı, akrabayı görecekmişiz gibiyiz. Geniş caddelerde sokaklar tertemiz... Pırıl pırıl... Hiç de öyle anlatılanlar gibi değil."

"Adam, halledeceğim diyor başka bir şey demiyor. Bir iki gün sonra ‘Sizi genel merkeze şikâyet edeceğim' diyorum. Umursamıyor. ‘İstediğin yere git' diyor..."

"O cadde senin bu cadde benim. Otogar, tren istasyonu dolandım durdum. Tekrar o delikanlıyı bulayım, daha fazlasını vereyim dedim ama ne mümkün?.."

"O, buruşmuş kavruk yanaklarından seyrek sakallarına doğru kurumuş göz pınarlarından iki damla süzüldü. Fersiz kollarını bize doğru kaldırdı..."

"Anne sana bir şey soracağım. Bu babam senden başka kimseyle de evli miydi? Bizden başka çocukları da var mıydı? Annesi ne diyecek bilmiyorduk..."

"Kamera şakası mı yapılıyordu? Bu bayana ne olmuştu böyle? Bir insanın soyadı bir başka insanın soyadıyla benzeyince hemen kardeş mi olunuyordu? Abartacak ne vardı?.."

"Eyüp'te bulabileceğim söylendi. Moda'dan buraya bu kitap için geldim. Siz de şimdi kitabı hediye ettiniz. O yüzden çok şaşkınım!.."