"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükretmemiş olur..."

A -
A +
İnsan, iyilik sahibine teşekkür vazîfesini yapmadığı zaman, Allahü teâlânın emrini terk etmiş olur.
 
 
Moğoltay bin Kılıç el-Hakkârî hazretleri hadîs ve târih âlimidir. Türkmen asıllıdır. 690 (m. 1291)’de Hakkârî’de doğdu. 762 (m. 1361)’de Kahire’de vefât etti. Moğoltay bin Kılıç, hadîs ilminde hafız (yüz bin hadîs-i şerîfi râvîleriyle ezbere bilen) idi. Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
“Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) hasır üzerinde uyumuş, yanlarında izler yapmıştı. Hazreti Âişe (radıyallahü anhâ), “Yâ Resûlallah İran Kisrası ve Bizans İmparatoru Kayser büyük bir saltanat içerisindedir. Sen ise, Allahü teâlânın Peygamberisin, hiçbir şeyin yok. Hasır üzerinde uyuyor, değersiz elbiseler giyiyorsun” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazreti Âişe (radıyallahu anhâ) vâlidemize şöyle buyurdu: 
“Yâ Âişe! Eğer isteseydim, altından dağlar, benimle yürürdü. Cebrâil (aleyhisselâm) bana, dünyâ hazinelerinin anahtarlarını getirdi. Ben istemedim.”
İbni Mes’ûd’dan (radıyallahu anh) bildirilmiştir. Resûlullaha "En üstün amel hangisidir?" diye sordum. Resûlullah şöyle buyurdular: “Zamanında kılınan namaz, ana-babaya iyilik, Allahü teâlânın yolunda cihad etmek.”
Ebû Hüreyre’nin (radıyallahu anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah buyurdu ki; “Kişi, (Allahü teâlâ seni hayır ile mükâfatlandırsın) derse, bu duâyı yaptığı kişiyi en iyi şekilde övmüş olur.”
Ebû Saîd’in (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah buyurdu ki; “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmemiş olur.” 
Allahü teâlâ insana, iyilik ve ihsân sahibine teşekkür etmeyi emretti ve meâlen buyurdu ki: “Biz insana, ana-babasını (onlara iyilik yapmasını) da emrettik” (Lokman-14).
İnsan, iyilik sahibine teşekkür vazîfesini yapmadığı zaman, Allahü teâlânın emrini terk etmiş olur. Allahü teâlânın emrini terk eden kimse ise, Allahü teâlâya şükür vazîfesini yapmamış olur. Evzaî (radıyallahu anh) anlattı:
Resûlullahın huzûrlarında gıybetten bahsedildi. Resûlullah efendimiz: “Gıybet, kişide bulunan bir yaratılışı (huyu) söylemektir” buyurdu. Bunun üzerine Eshâb-ı Kirâm “Yâ Resûlallah! Biz gıybeti, bir kimsede olmayan bir şeyi söylemek diye biliyorduk” dediler. Bunun üzerine Resûlullah: “Sizin dediğiniz bühtandır” buyurdu.
Âişe (radıyallahu anhâ) vâlidemiz anlattı: Ben Resûlullah ile beraber otururken, kısa boylu bir kadın geldi Ben başparmağımı göstererek, o benim başparmağım kadar diye işâret ettim. Bunun üzerine Resûlullah “Sen onu gıybet ettin” buyurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.