GENÇLİK ÇAĞI

A -
A +
Gençlik çağı, hatalara daha kolay düşülebilen ve çeşitli kötülükleri işlemeye elverişli bir zamandır. Böyle bir zamanda kötü arzulardan kaçarak iyi işler yapmanın mükâfatı çok büyüktür. İhtiyarlıkta dünya zevkleri azaldığı, güç-kuvvet gittiği, çeşitli arzulara kavuşma imkânı ve ümidi kalmadığı zamanda pişmanlıktan ve âh etmekten başka bir şey olmaz. Çoklarına bu pişmanlık zamanı da nasip olmayabilir. Aziz gençler! Gençlik çağı, ilim ve sanat öğrenilecek, tecrübe kazanılacak en kârlı zamandır. Gençlerimiz bu zamanın kıymetini bilmeli, bu fırsatı elden kaçırmamalıdır. Mutlaka yüksek tahsil yapmalı ve milletine faydalı ve yararlı bir kimse olarak yetişmelidir. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da, ilim öğrenmeye ve yararlı işler yapmaya elverişli vakit bulunamaz. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında faydalı iş yapılamaz. Bir genç, güç ve kuvveti yerinde iken, mazeretsiz bugünün işini yarına nasıl bırakabilir? Gençlik günlerinizi, asla boş ve lüzumsuz şeylerle öldürmeyiniz. Kötü arkadaşlardan daima kaçınınız. Onları kendinize dostlar edinmeyiniz. Bütün fenalıkların başı, kötü arkadaştır. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerimde, (Ey iman edenler! Allahtan korkunuz ve daima sadıklarla, iyi kimselerle beraber olunuz!) buyuruyor. Doğru yolda gidenleri sevmek, onlarla tanışmak ve görüşmek ve onlar gibi olmaya özenmek ve o büyüklerin sözlerini işitmek ve kitaplarını okumak, Allahü teâlânın nimetlerinin en büyüklerindendir ve Onun ihsanlarının en kıymetlilerindendir. Muhbir-i sâdık, yani hep doğru söyleyici olan Muhammed aleyhisselam, (El-mer'ü me'a men ehabbe) buyurdu. Yani, kişi, dünyada ve ahirette sevdiği ile beraber olur. Bunun için din büyüklerini seven kimse, onlar ile beraber olur. Onların Allahü teâlâ’ya manevi olan yakınlığında, onlar gibi olur. Gençlik zamanı çabuk gelip geçtiği gibi, dünya hayatı da çok kısadır. Bu kısa zamanda dünya ve ahiret mutluluğunu kazanacak faydalı işler yapmaya ve faydalı ilim öğrenmeye çalışmalıdır.            İbrahim Murat-İstanbul     ŞİİR             Ok ve yay...   Her atılan ok vurmasa da hedefi, Asl olan nişangâhdır, kalbin sadefi.   Endamın dik, zahîrin mâmur ise Kıl bâtınını ona eş, idmân ile uğraş!   Yed-i âlim bil elin, öyle tut kabzayı! Sad bin Ebi Vakkas'dır pîrin, öyle ger lahzayı!   “Anam, babam sana feda olsun!” dedi yalnız ona Hatem-ül enbiya, fekâne kâbe kavseyni ev ednâ   Ehemmi mühimme tercih et! Müsabaka-yı nefs niyyet et!   Dışardaki düşmanı boş ver sen! Ger yayının kirişi, bırakma tek bir en!   Yeislenme hemen kepaze olduysan o an Salı esnet, tut bir daha rakibe dayan!   Ta ki vursun vahdet aşkı ile temren, Ol hedef tahtasındaki sanem.   Buyurdu fakihler "Ol kişi saftır, Ki onda yarıdan bir fazlası hâlis niyettir."   Evliyalık enver-i Haktan bir diyâr. Ok ve yayı vereni kalp severse bahtiyâr.   Koyma oklarını sadak içre, Vuramam korkusu ile bîçare!   Atan sen misin sanırsın, attıran var! Zaferle emr olunmadın, seferden haber ver!          A. Önyurt     UNUTULMAZ KELİMELER   TENAKUZ: Söylenen iki sözün birbirini tutmaması durumu tenakuz olarak değerlendirilir. Bir kimseni konuşmasında söylediği siz ve fikirlerin birbirine zıt olması durumudur. Çoğulu “tenakuzat” kelimesidir. Çelişmeler, zıtlıklar anlamındadır. Mütenakız: kelimesi de 1. tenakuz eden, birbirine muhalif, zıt olan. 2. ikinci sözü birinci sözüne zıt olan, uymayan kimse demektir. Mantıkta çelişki durumuna da denir. Bu kelimeyi gittikçe azalan eksilen anlamındaki tenakus kelimesiyle karıştırmamalıdır. Nakıs demek, noksan, eksik; tamam olmayan gibi anlamlara gelmektedir
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.