Bahçeli'den İsrail'e karşı 'askeri seçenek' çağrısı: "Artık zamanı gelmiştir"

Kaynak: Türkiye Gazetesi
- Güncelleme:
Bahçeli'den İsrail'e karşı 'askeri seçenek' çağrısı: "Artık zamanı gelmiştir"
Politika Haberleri  / Türkiye Gazetesi

MHP lideri Devlet Bahçeli, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Bahçeli, "Unutulmamalıdır ki, Filistin’in güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir. Filistin devletinin tanınması, küresel barış ve huzurun anahtarıdır. Türk milletinin sabrı artık taşmıştır. Artık, askerî seçenek de dahil olmak üzere, İsrail’e karşı sert bir ültimatom vermenin zamanı gelmiştir " dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsrail’in Filistin’de işlediği insanlık suçlarına sert tepki göstererek, “Artık askerî seçenek de dahil olmak üzere, İsrail’e karşı sert bir ültimatom vermenin zamanı gelmiştir” dedi.

Bahçeli, açıklamasında şunları ifade etti:

"Gazze başta olmak üzere Filistin’de İsrail’in hunharca işlediği soykırım devam etmektedir. Türkiye en başından beri, İsrail’i bu zulümden vazgeçirmek, mazlum Filistin halkına destekte bulunmak ve 1967 sınırları dâhilinde, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin’in tanınması suretiyle iki devletli çözümle kalıcı barış, huzur ve güven ortamını sağlamak üzere hassas ve akılcı bir politika izlemiştir. Türkiye’nin her platformda dile getirip özenle savunduğu politikalar, takdire şayandır.

Zira Türkiye, Ortadoğu’da barışın sözcüsü ve savunucusu olurken, İsrail bölgenin en büyük güvenlik tehdidi olarak öne çıkmıştır.

İsrail; Filistin, Lübnan ve Suriye’de Türkiye’nin karşısında yer almaktadır. Türkiye’nin hasmı olan her yapı ve grup, İsrail tarafından istismar edilmektedir. İsrail adeta Türkiye ile bu coğrafyada Türkiye’ye karşı bir vekâlet savaşına girişmiş görünmektedir.

"İSRAİL'İN NİHAİ HEDEFİ TÜRKİYE'DİR'

Bir devlet politikası olarak başlatılan ve kamuoyunun büyük ekseriyetinde karşılık bulan “Terörsüz Türkiye” ve istikrarlı bölge hamlesi, İsrail’in Türkiye hasımlığını açık etmiştir. İsrail’in Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Mescidi Aksa’da kısacası her yerde karşımıza çıkıyor olması tesadüf değildir. İsrail’in nihai hedefi Türkiye’dir ve etrafımızı çevreleme politikası gözümüzden kaçmamaktadır.

Bu durum uyguladığı soykırım ve adaletsizliklerle birlikte değerlendirildiğinde bizim için sürdürülebilir değildir ve İsrail bu yayılmacı tavrından vazgeçmezse uluslararası hukuka göre mukabele kaçınılmaz görünmektedir.

7 Ekim 2023 tarihinden buyana dünyanın ve beşeriyetin nadiren şahit olduğu en ağır katliamlardan biri ve hatta soykırıma varan kanlı tablo Gazze’yi perişan etmiştir. İsrail'in Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’ten beri düzenlediği haksız, hukuksuz ve insanlık dışı saldırılar sonucunda, 22 Eylül 2025 itibariyle hayatını kaybedenlerin sayısı en az 65 bin 344, yaralananların sayısı ise 166 bin 795 kişi olmuştur.

Gazze’de taş üstünde taş bırakılmamış, bebek, çocuk, kadın ve sivil halk demeden katledilmiştir. Dünyanın gözü önünde tarifi ve tahammülü olmayan insanlık suçları işlenmiştir. Uluslararası hukuk alenen çiğnenmiş, Birleşmiş Milletler kararları yok sayılmıştır.

9 Eylül 2025 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da Hamas ile Katar ve Mısır’ın da aralarında olduğu ateşkese dair görüşmeleri sırasında heyet üyelerinin görüşme yaptığı bina İsrail tarafından bombalanmıştır. İsrail’in ateşkes veya barış istemediği, kaos ve çatışma ortamını tırmandırmak istediği, barış için aracılık eden sözümona ABD’nin müttefiki ülkeleri dahi hedefe koyabildiği ve tüm Filistinlilere yönelik bir soykırım niyetinde olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bu gelişmeler üzerine İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), 15 Eylül 2025 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da olağanüstü toplanmıştır. Bu toplantıda İsrail şiddetle kınanmış ve İsrail’e yönelik 25 maddelik ortak bir bildiri yayımlanmıştır.

Yapılan değerlendirmeler İsrail’in Gazze’de uyguladığı katliamları kınamaya yöneliktir. Buna mukabil İsrail’in durdurulabilmesi için siyasi, ekonomik yaptırım uygulanması ve savunma sanayinin güçlendirilmesi yönündeki güçlü değerlendirmeyi, toplantıya katılan 57 ülke içinde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan yapmıştır.

Bu şekilde bölgesel caydırıcılık sağlamak hedeflenirken NATO’nun 5. maddesine benzer şekilde “birimize yapılan saldırı hepimize yapılmış sayılır” prensibi İİT ve Arap Ligi kapsamında somut bir savunma mekanizmasına dönüşebileceği değerlendirilmiştir.

İsrail, İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü toplantı kararlarının açıklanmasının hemen ardından 16 Eylül sabahı Gazze’ye kapsamlı bir kara harekâtı başlatmıştır. Zaten taş üstünde taş kalmamış olan Gazze’yi tamamen süpürme harekatını uygulamaya koymuştur.

Gazze’deki insanlığa karşı suçların, işlenen soykırımın ve haksızlığın sona erdirilebilmesi için, her şeyden önce, ABD başta olmak üzere İsrail’i açıktan ya da örtülü olarak destekleyen ülkelerin ikili oynamaktan, her açıklamasında İsrail’e karşı bir manevra alanı bırakma arzusundan vazgeçmelidir.

21. yüzyılın ayıbı, insanlığın utancı bebek, kadın, yaşlı her türlü insani ve ahlaki hasletleri yok eden yaklaşımlar derhal son bulmalıdır. Türkiye’nin İsrail’e karşı ortak savunma gücü önerisini başta İslam ülkeleri olmak üzere ciddiyetle herkes değerlendirmeli, desteklemelidir.

Batı’nın Rusya karşısında ayakta tutmaya çalıştığı NATO yapısına benzer bir güvenlik ve savunma örgütüne İslam dünyasının ihtiyaç duyduğu, İsrail’in saldırılarıyla açıkça görülmüştür. Bu ihtiyaca cevaben, Partimizin önerdiği “Kudüs Paktı” derhal hayata geçirilmeli, İslam ülkelerinin güvenliği hiçbir ülkenin insafına ve inisiyatifine bırakılmamalı, bu gibi durumlarda İslam ülkelerinin ortak güvenlik mekanizması işleterek işbirliği ve eşgüdüm halinde İslam’a ve mukaddesatımıza uzanan elleri bertaraf edebilmesi acilen temin edilmelidir.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 12 Eylül 2025 tarihinde Filistin sorununun iki devletli çözümü maksadıyla yapılan oylamada 148 devlet Filistin lehine oy kullanırken ABD’nin de içinde olduğu 10 devlet red, 12 devlet ise çekimser oy kullanmıştır. Ancak geçmiş BM kararlarını tanımadığı gibi İsrail, kendisine yönelik açık bir ihtar anlamına gelen bu kararı da tanımamaktadır.

Uluslararası sistem ise buna müdahale edememekte, aciz kalmaktadır. 1945 şartlarında oluşan ve güncel uluslararası dengeleri yansıtmaktan uzak olan BM sistemi adeta çökmüş durumdadır. Uluslararası barış ve güvenlik, İsrail gibi “haydut devletler” tarafından her geçen gün daha büyük bir risk altına atılmaktadır.

"FİLİSTİN'İN GÜVENLİĞİ TÜRKİYE'NİN GÜVENLİĞİDİR"

Filistinliler zorla yerlerinden, yurtlarından ve yuvalarından çıkarılmak istenmektedir. Filistinli kardeşlerimizin nerede yaşayacağı hiç kimsenin, hiçbir ülkenin tayin edebileceği bir konu değildir. Mazlumları toprağından koparmak, toprağı da üzerinde yaşayan hak sahiplerinden ayırmak bedeli ve vebali çok ağır bir suç ve skandaldır. Filistin halkını bırakınız topraklarından çıkarmayı veya zorla yerinden edilmesini, bunu ifade etmek dahi gayri hukuki, gayri insani ve gayri ahlaki bir tutumun özetidir.

Unutulmamalıdır ki, Filistin’in güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir. Filistin devletinin tanınması, küresel barış ve huzurun anahtarıdır. Türk milletinin sabrı artık taşmıştır. İslam ülkeleri veya Birleşmiş Milletler İsrail’in saldırılarını engelleyemiyorsa, o zaman tarihin sesine kulak verilmeli, Filistin’in ve medeniyetler şehri Kudüs’ün ruhunu ve dokusunu bilen Türk milleti yeni bir nöbet için devreye girmelidir.

Soykırım trajedisi artık son bulmalıdır. ABD; tarihi, hukuki ve insani sorumluluktan daha fazla kaçmamalıdır. İşgal altındaki Filistin topraklarından soykırımcı İsrail ön şartsız çekilmeli, Mescidi Aksa’nın manevi ve tarihi statüsüne saygı göstermelidir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Kabinesinin Filistin ve Gazze gerçeğini dünyaya anlatan insani, vicdani, ahlaki tutarlılığı olan politikaları kesintisiz devam etmelidir.

Dış politikanın, diplomasi dahil tüm barışçıl araçları Netanyahu hükümeti tarafından tüketilmiştir. İsrail; Suriye, Yemen, İran, Katar ve Filistin'i doğrudan vurmuş, Irak, Ürdün, Tunus, Suudi Arabistan topraklarını ve/veya hava sahalarına fiili olarak tecavüz etmiştir. Böylesine pervasız bir saldırganlıkla İsrail aslında sadece düşmanlık büyütmekte ve kendi güvenliğini ortadan kaldırmaktadır.

ABD tüm bu saldırılarda İsrail’in yanında veya arkasında saf tutmuş ve bu suçlara ortak olmuştur. Bu nedenle İslam dünyasının ABD'ye ve İsrail'e daha güçlü bir tepki göstermesi gerekmektedir.

ABD üzerindeki ekonomik etki araçlarının akıllıca kullanılması şarttır. İsrail’e Batı dünyasından tepki gösteren hükümetlerin yalnız bırakılmaması, onlarla bu konuda iş birliği yapılması yerinde olacaktır.
Doğu Akdeniz’de bir huzur kuşağı oluşturulması zorunludur. Bu sadece bölge için değil Dünya barış ve huzuru için gereklidir.

Bunun ilk şartı 1967 şartlarında iki devletli çözümdür. İkinci şartı ise emperyalist güçlerin bölgede sürdürdükleri vekalet savaşlarına son vermesi, taşeron terör örgütleriyle bölgeyi istikrarsızlaştırmaktan vazgeçmeleridir.

"İSRAİL'E SON İKAZ YAPILMALI'

Gerek New York Bildirgesi gerekse İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap ligi ortak olağanüstü zirvesinde ortaya konan hususlar değerli, doğru yönde atılmış adımlardır. Ancak, ne İsrail ne de baş destekçisi olan ABD’yi durdurmak için sözler yetmemektedir.

Artık, askerî seçenek de dahil olmak üzere, İsrail’e karşı sert bir ültimatom vermenin zamanı gelmiştir. Netanyahu ve kabinesinin acilen ateşkes ilan etmesi, askerlerini derhal Filistin topraklarından çekmesi ve yaşattığı yıkımı tazmin etmesi acil beklentimizdir. Açlık sorunu acilen giderilmeli, insani yardımın yolu sınırsız olarak ve derhal açılmalıdır.

Aksi halde, İsrail’in “insanî müdahale” kapsamında meşru bir hedef haline geleceği bilinmelidir. Türkiye’nin de bu durumda insanlık namına hareket edeceği ve gözünü budaktan sakınmayacağı ilan edilmelidir. Bu yönde güçlü bir mesaj, BM Genel Kurulunda tüm dünya liderlerinin huzurunda duyurulmalı, İsrail’e son ikaz yapılmalıdır. Ve bu ikaz İslam ülkelerinin tamamı yanında Batı medeniyetinin temsilcisi olma iddiasındaki ülkelerce de yapılmalıdır."

Kaynak: Türkiye Gazetesi

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...