Hazret-i Mevlânâ zamanında, Moğol valisi zalim Noyân Hân Konya'yı muhâsara eder. Müslüman halk sıkıntıya düşer, Mevlânâ'ya gider, dua isterler. Büyük velî; - Korkmayın! buyurur. Allah, kendine sığınanları korur. Ve çıkar evden. Gelir şehir meydanına. İnanılmaz derecede heybetli ve vakurdur. Meydanda namaza durur. Askerler, Noyân Hân'a koşar, durumu bildirirler. - Hemen öldürün! der. - Heybetinden yanına yaklaşamıyoruz efendim. - Bir kişiden mi korkuyorsunuz? Bükerler boyunlarını. Okçuları çağırır bu sefer, - Çabuk oklayın o adamı! - Başüstüne. İleri çıkarlar, ama elleri tutmaz olur. Bir tek ok atamazlar. Bu defa süvarilere emreder: - At binip, kılıçla vurun boynunu! - Peki efendimiz. Derhal atlara binip hücuma geçeceklerdir ki, bu defa hayvanların ayakları yere gömülür. Bir milim ileri gidemez, çakılır kalırlar. Noyân Hân'ın hiddeti kat kat olur. Bu olanların hikmetini düşünmez de askerini azarlar şiddetle. - Ne biçim askersiniz! Bir işi beceremediniz! Kendisi ileri atılır. Yayını gerer, üç ok fırlatır. Üçü de ayağının ucuna düşer ancak. Daha da öfkeye kapılır. - Atımı getirin! diye kükrer. Getirirler, hiddetle biner. Ama heyhaat! Bu defa da at yürümez. Mahmuzlar, kamçı vurur. Ama hayvan öylece durur. Hiddetinden küplere biner. Attan inip yaya gitmek ister. Ama ayakları birbirine dolanır. Felç olup yere yuvarlanır. Konya halkı, bu olanları hayret ve dehşetle seyretmektedir o anda. "Tekbîr" sedâları yükselir meydanda. Noyân Hân, sonunda îtirâf eder: - Bu zat, bildiğim insanlardan değilmiş. Askerine; - Çabuk toparlanın! der. Ve Konya'yı terk eder. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com