Bir mürşit arıyordu...

A -
A +

Muhammed Bâkî Billâh hazretleri, gençliğinde ilim öğrenmek aşkıyla yanıyor, kendini bu yolda yetiştirecek "gönül sâhibi" bir zâtı arıyordu. Ama ne aramak... Öyle ki, daha fazlasına bir insanın tâkati yetişmezdi. Velhâsıl bir "mürşid" bulmak için çırpınıp duruyor, yaşlı annesi de onun bu hâline çok üzülüyordu. Gece yarılarında sahrâlara çıkıp duâ ediyordu oğlu için. Bir gece yine sahrâya çıkıp, ağlayarak; - Yâ Rabbî, ya oğlumu muradına kavuştur, ya da benim canımı al ki, artık tahammülüm kalmadı, diye yalvardı. İşte o gece bir rüyâ gördü oğlu. O zamanın en büyük mürşidi olan "Muhammed İmkenegî" hazretlerini görmüştü. Büyük velî kendisine; - Ey oğlum! Sen beni arıyorsun, ben senin yolunu bekliyorum, buyurdu. Uyanınca sevince garkoldu. Zîra aradığı mürşidi bulmuştu herhalde. Ve o gün Buhâra'ya varıp, sevinçle huzûruna girdi. Evet, rüyâda gördüğü bu zattı. Büyük velî, onu iltifatlarla karşıladı ve birlikte bir odaya çekilip, baş başa sohbet ettiler. Üç gün içinde en yüksek mertebeye çıkardı onu tasavvufta. Sonra da; - İşiniz tamam oldu. Şimdi Hindistan'a avdet edin, buyurdu. Ve ekledi: - Öyle görüyorum ki, Hindistân'da çok büyük "bir Evliyâ" zuhûr edecek. O zât, sizi bekliyor. Sizden feyz alarak zamanın kutbu olacak ve cümle âlem, onun irşâdıyla nûrlanacak. Muhammed Bâkî, Serhend'e vardığında, gâibden bir ses; - O kutb'un diyârına geldin! diyordu. Derken "İmâm-ı Rabbânî"yi yetiştirdi ki, bu dünya, böyle yüksek bir velî görmemişti. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com