"Çabuk köyü terk edin!"

A -
A +

Ahmet Kuseyrî "rahmetullahi aleyh", evliyanın meşhurlarındandır. 1500'lü yıllarda Hatay'da yaşadı ve orada vefat etti. Türbesi Şenköy'dedir. Bir akşam, acilen topladı talebeyi. - Çabuk köyü dolaşın! Herkes, kıymetli ne eşyası varsa, alıp çıksın köyden! Talebeler "Başüstüne!" deyip koştular. Ve bir çırpıda verdiler bu haberi köylüye. İnsanlar apar topar çıkıp, toplandılar köy dışında. Ama niye çıkmışlardı? Kimse bilmiyordu sebebini. "Mademki Ahmet Kuseyrî böyle buyurmuş, elbet vardır hikmeti" dediler. Sonra mı? Köyde bir fert kalmayınca, müthiş bir gümbürtü koptu köy üzerinde. Ve bir toz bulutu yükseldi ardından. Kimsenin burnu kanamadı Evet, şiddetli bir zelzele ile yerle bir olmuştu o köy. Ama kimsenin burnu kanamamıştı *** Nasihat isteyen bir gence buyurdu ki bir gün: - Vaktinin kıymetini bil evladım. - Nasıl bileyim hocam? - Önce İslamiyyeti öğren. Sonra öğrendiğinle amel et. Bilhassa beş vakit namazını özenerek, dosdoğru kıl. - Sonra hocam? - Yaptığın her işi ihlasla yap. İhlassız amellerinin hiçbir faydasını göremezsin ahirette. Delikanlı ilk defa duyuyordu bu kelimeyi. - O nedir ki hocam? İhlas, samimiyet demektir - İhlas, samimiyet demektir evladım. Yani her işi, Allah emrettiği için yapmak, kullardan bir takdir, mesela bir "Aferin" beklememektir. Yoksa "Riya" olur ki, bu gibi ameller, kıyamet günü sahibinin suratına çarpılacaktır. Ve şöyle devam etti: - Önce farzları yap! Sonra vacip ve sünnetleri. Nafileler en sonra. Genç sordu: - Bu sıra mühim mi hocam? - Elbette evladım. Farz borcu varken nafile ile meşgul olmak ahmaklıktır. - Neden ki? - Çünkü farz borcu olanın nafile ibadetine sevap verilmez. - Öyle miii? - Evet evladım. Peygamberimiz de "Üzerinde farz namaz borcu olan kimse, bunu kılmadan nafile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur" buyuruyor. Şimdi anladın mı evladım? - Anladım hocam.