Genç aşık!

A -
A +

Şerbetçi Baba, Gelibolu'yu nurlandıran bir Allah dostu. O devirde genç bir aşık, bu zatın büyüklüğünü işitip Gelibolu'ya geldi. Maksadı, ziyaret etmekti bu zatın kabrini. Ancak çok aradıysa da, kabri bulamadı. Akşam olunca, bir eve misafir oldu. O gece, sevdiklerinden birine göründü mübarek. - Filan evde misafir olan genci al, bana getir! Sabah olunca, gidip buldu o genci. - Siz Şerbetçi Baba'yı mı ziyaret edecektiniz? - Evet. Aldı genci, götürdü mübareğin kabrine. Genç âşık, kabir başında bir müddet sessiz oturduktan sonra konuşmaya başladı kabirdekiyle. Mübarek nasihat etti gence: En mühim şey - Evladım, en mühim şey, İslamiyeti öğrenmek ve ona göre yaşamaktır. Allahü tealanın emir ve yasaklarına ehemmiyet vermeyenler, burada çok pişmanlık çekiyorlar. Ve şöyle devam etti: - İman ve itikat doğru değilse, azaptan kurtuluş imkansız burada. Ehli sünnet alimlerinin kitaplarını okuyup, bir an önce imanını düzeltmeye bak. Ama acele et. Zira ecelin ne zaman geleceği belli olmaz. *** O devirde yalnız yaşıyan bir kişi vardı. Evinde ibadetle meşguldü hep. Ancak bir ara hastalandı ve gitgide şiddetlendi hastalığı. Bakacak kimsesi de yoktu garibin. Çaresizlikle açtı ellerini, yalvardı: - Ya Rabbi, bana bir yardımcı gönder! O anda aralandı kapısı. İçeri nurani bir zat girip gülümsedi kendisine. Yardıma geldim - Yalnızsın galiba. - Evet. - Sana yardıma geldim. Adamcağız hem sevinçli, hem de şaşkındı. - İyi ama siz kimsiniz? Hem kapı kapalıydı, nasıl girebildiniz içeri? - Mühim değil. Şimdi mühim olan, senin hastalığın. Hemen bir ev ilacı yapıp yedirdi ona. Allah'ın izniyle adam bir anda şifa bulup kalktı ayağa. Mübarek çıkıp giderken fısıldadı: - Bana Şerbetçi Baba derler, Gelibolu'da bulunurum. Adam merak etti bu Allah dostunu. Koştu Gelibolu'ya, rica etti ilk rastladığına: - Beni Şerbetçi Baba'ya götürür müsün? - Hayhay. Ve onu alıp götürdü bir türbeye. - İşte, Şerbetçi Baba burada yatıyor. Adam tutamadı gözyaşlarını. Okudu, okudu, gönderdi ruhuna. Zor ayrıldı türbesinden.