Balıkesir'in Sındırgı kazasının, Hisaralan köyünde yatan bir Allah dostu var. "İbrahim Dede"... Vaktiyle hizmetini yapardı zengin bir ağanın. Ağa, hacca gitti bir sene. Ve bir gün canı helva istedi orada. Onun bu arzusu İbrahim Dede'ye malum olunca koştu ağanın hanımına. - Bir sahan helva yapar mısın? - Olur, ama ne yapacaksın? - Birine göndereceğim. O esnada Ağa, Mekke'de, çadırında namaz kılıyordu. Selam verince, bir sahan helva gördü yanında. Yeni pişmiş, sıcacık. "Biri bırakmıştır" diye düşündü. Afiyetle yiyip dua etti gönderene. Ancak sahan yabancı gelmedi ona. "Bu, bizim sahana ne kadar da benziyor" diye geçirdi içinden. ? Ve hacdan döndü... Hanımı, eşyaları arasında helva sahanını görünce şaşırdı. Ve sordu hayretle: - Bu sahan evdeydi. Sende ne arıyor? - Evde miydi? - Evet, ben bununla helva yapıp, İbrahim Dede'ye vermiştim. O günden beri bu sahanı arıyorum. Ağa da olanları anlatınca bilmece çözüldü. *** Yine şiddetli bir kuraklık olmuştu o köyde. Köy halkı kırılmaya başlamıştı susuzluktan. İbrahim Dede; - Üzülmeyin! dedi onlara. Ben burada su çıkarırım. Kavgada kesilen su! - Sahi mi? - Evet, ama bir şartım var. - Emret, her neyse yaparız. - Kavga döğüş yapmayacaksınız bu suyun başında. - Hayhay, kabul. - Kavga ederseniz, su kesilir. - Tamam tamam, sen çıkar suyu. Mübarek kalktı ve vurdu değneğini yere. Anında bir su fışkırdı o yerden. Berrak, tatlı ve serin. O gün bugün, akıp durur aynı su. Köylüyere soruyorlar: - Hiç kesildiği oluyor mu? - Evet, kavga olunca kesiliyor. - Sonra? - Taraflar barışınca, tekrar akıyor.