Kaydet
a- | +A
Resulullah Efendimiz, bir gece, Hz. Âişe ile baş başa oturuyordu. Bir ara mübarek başını Hz. Âişe''nin kucağına koydu ve "yıldızlar"ı seyre koyuldu. Hz. Âişe ise "dolunay"ı seyrediyordu. Fakat o da ne? Resûlullahın nûr cemâli, "dolunay"dan daha nurlu ve parlak göründü Hz. Âişe''ye. Duygulanıp ağladı. Ve iki damla gözyaşı Efendimizin nur yüzüne damladı. Efendimiz sordular: - Sen ağlıyor musun? - Evet yâ Resulallah. - Neden? Gözyaşlarını silerken cevap verdi. - Senin cemalini, dolunaydan daha parlak gördüm de. Hiç şaşma! - Şaştın mı buna? - Evet yâ Resulallah. - Hiç şaşma yâ Âişe. - Neden? - Çünkü "Ay" ve "Güneş"in nurunu da benim nurumdan yarattı Hak teala. Bu defa Hz. Âişe sordu: - Siz neye bakıyordunuz yâ Resulallah? - Yıldızlara bakıyordum. - Niçin? - Eshâbımdan biri var ki, onun ibâdetleri yıldızlar adedince gök yüzüne yükseliyor. Bunu düşünüyordum. Hz. Âişe, "Bu, babam olabilir" diye geçirdi içinden. Ve sordu: - O kimdir yâ Resulallah? O, Hz. Ömer''dir Buyurdular ki: - Ömer''dir. Sonra şu açıklamayı yaptılar: - Ama onun sevapları, babanın sevapları yanında denizde damla bile değildir. *** Miraç''ta, Efendimizle Cebrail aleyhisselam Arş-ı âlâ yanında bulunurken, Resulullah bir takunya sesleri işitti. Ve sordu Cebrail''e: - Bu sesler nedir? - Bilal''in takunya sesleridir. - Öyle mi? - Evet yâ Resulallah. Bilâl şu anda takunya ile evden çıktı. Mescide gidiyor. İslam âlimleri buyuruyor ki: - Eshab-ı kiramın yüksekliğini işte buradan anlamalıdır. Ne şeref!
ÖNE ÇIKANLAR