Seyyid Nûr Bedevânî rahmetullahi aleyh, evliyânın büyüklerindendir. Başı derde düşen, ona koşuyordu o devirde. Bir gün, yaşlı bir kadın geldi huzûruna. Ağlayıp, inliyordu. Büyük velî sordu: - Hayrola ne oldu? - Cinler, kızımı kaçırdılar efendim. Çâresiz buraya geldim. Ne olur bir himmet edin de kurtarın kızımı. Büyük velî biraz tefekkür ettikten sonra; - Allahın izni ile kızın kurtulacak, buyurdu. Müsterîh ol. Teşekkür edip ayrıldı huzurdan. Evine geldiğinde, kızı oturuyordu odada. Koşup sarıldı kızına. - Kızım, söyle hele, nasıl kurtuldun onların elinden? Kız anlattı: - Anneciğim, beni yakalayıp bir ata bindirdiler. Kendileri de at ile günlerce yol gittik. Bir sahrâda ellerimi bağlayıp, hapsettiler. Annesi merakla dinliyordu: - Sonra kızım? - Biraz önce yanıma, "nûr yüzlü bir zât" geldi. Ellerimi çözüp çıkardı dışarıya. Bir de baktım ki evdeyim. Ben de anlamadım buraya nasıl geldiğimi. Annesi anlamıştı ama: - Sen, o "Allah dostu"nun himmetiyle geldin kızım. Cenâb-ı Hak böyle zatları başımızdan eksik etmesin. - Âmin anneciğim. SEVİLMENİN ALAMETİ Bu zât bir sohbetinde; - Rabbimiz, bir kuluna acır ve onu severse, ona iki şey verir, buyurdu. Birincisi, sevdiği bir kulunu, meselâ bir "Evliyâ zât"ı tanıtır ona. Ve onun vâsıtasıyla onu kendine çeker. - İkincisi ne efendim? dediler. - İkincisi de, ona "hayırlı bir iş", bir meslek nasîb eder. Ve ekledi: - Allah'ın, bir kulunu sevdiğinin alâmeti, onun "hayırlı işler"le meşgûl olmasıdır. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com