İlyas Çelebi, Akhisar'da yetişen velîlerden... Bir gün bazı talebeleriyle deniz aşırı bir yere gidecekti. Rıhtıma geldiler. Ancak gemici onu almadı gemisine. Üstelik hakaret etti. Tabii üzüldü mübarek. Kırık kalple ayrıldı rıhtımdan. O anda enteresan bir şey oldu. Gemici, hareket ettiremiyordu gemisini. Ne kadar uğraştıysa da nafile. Gemi bir milim oynamıyordu yerinden. İşte o anda aklı başına geldi adamın. - Bu işte bir hikmet var! dedi ve çıktı gemiden. Koşup yetişti bu zata. Ve yalvardı: - Lütfen buyrun gemiye. Sizden ücret de almıyorum. gemiye binince... Büyük velî gemiye biner binmez gemi kendiliğinden hareket etmişti. Gemici mi? Talebesiydi artık bu Allah dostunun. HHH Bir gün birine buyurdu ki: - İman ettikten sonra en mühim iş, o imanı muhafaza etmektir. Ve ekledi: - Bir kelime söylemekle iman elde edildiği gibi, bir kelime ile de elden çıkabilir. Onu, muhafaza altına almak lazım. - Nasıl yani? - İman, mum alevine benzer. En ufak bir rüzgarla sönebilir. Sönmemesi için, cam bir fenerle etrafını çevirmek gerekir. Namaz, bir fenerdir... Sordular: - Fenerden kasıt nedir hocam? - İbadetlerdir. Namaz, bir fenerdir mesela. Oruc, hac, dînî sohbet, dînî kitap okumak, hepsi imanı muhafaza altına alan cam fener gibidirler. *** Bir gün de buyurdu ki: - Müslüman, çok kıymetlidir. Dünyaya bedeldir müslüman. Müslümanın yüzüne bakmak ibadettir. - İbadet mi? - Evet. Müminin yüzüne sevgiyle bakana, cenab-ı Hak yüz umre sevabı verir. - Hikmeti ne hocam? - Çünkü Müslüman, Allahın dostudur. Halis Müslümana, gökteki melekler bile imrenerek bakarlar.