"Sadık kul ol!"

A -
A +

Mâruf-i Kerhî "rahmetullahi aleyh"... Allah dostu bir Velî. Bir gün, bir genç girdi huzuruna. - Bir şey sormak istiyorum. - Buyur evladım. - Allahın sevgisine nasıl kavuşurum? - O'na sâdık kul olmakla. Sonra onu alıp, padişahın kapısına götürdü. Kapıda biri duruyordu. İki ayağı sakat. Ama sadıktı o kapıya. Oradan bir yere ayrılmıyordu. Çünkü ona göre, gidecek başka kapı yoktu. O sadık kişiyi gösterdi ona. - İşte bunun gibi olursan, Allahın sevgisine kavuşursun. İyilerle beraber ol Biri de sordu bu zata. - Ahirette kurtulmak için neler yapmalıyım? - Tek bir şey. - Tek şey mi? - Evet, - Aman efendim nedir o? - Kurtulanlarla beraber olmak. - Nasıl yani? - İyilerle beraber olursan, kurtulursun. - Çok kolaymış. - Evet. Sen iyilerin gemisine bin, düşünme gerisini. Mutlaka selamete çıkarsın. *** Bir gün de, bir genç geldi yanına. - Bir şey sorabilir miyim? - Tabii evladım - Kalbim katı, ne yapayım. - Ölümü hatırla. - O zaman yumuşar mı? - Evet, Ölümü düşünmek, kalbi yumuşatır. Dua edin, boğulsunlar Bir gün, Dicle'nin kenarında oturuyordu. Az sonra, bir kayık yaklaştı. İçinde gençler içki içmiş, nara atıyordu. Talebeleri üzüldüler. - Efendim şunların haline bakın. Ne iğrenç. - Evet, yanlış yapıyorlar. - Dua edin de boğulup gitsinler. - Peki edeyim. Ve açtı ellerini: - Ya Rabbi, bunların neşesini daimî eyle. Ahirette de böyle neşeli olsunlar, Talebeler şaşırdılar. O anda kayıktakilerin kesildi naraları. Şarapları döküp, kırdılar sazları. Kıyıya yanaşınca, bu zatın huzûruna geldiler. Ellerini öpüp, çok özür dilediler. Talebesi olmakla şereflendiler...