- Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitapları ve öğretileri, kalbinde hakikate açık olanları cezbeder.
- Kur'an-ı Kerim, maddi ve manevi her türlü hastalığın tek ve eşsiz şifasıdır.
- Müslümanlara gelen sıkıntılar, ya günahların affına vesile olur ya da peygamber ve evliyalar gibi makam yükseltmek içindir.
- Allah'a ulaşmanın ve amellerin kabulünün tek yolu, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) aracılığıyladır; O'nu tanımadan yapılan ibadetler kabul olmaz.
- Evliyaullah'ı dış görünüş veya akılla değerlendirmek yanlıştır; hakiki idrak, Ebu Bekr-i Sıddîk örneğinde olduğu gibi kalbi bir teslimiyetle mümkündür.
Mıknatıs molozu çekmez, içinde cevher olanı çeker. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları, mıknatıs gibidir. Kalbinde cevher olanı çeker.
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki:
-Dünyada en faydalı ilaç, maddi ve manevi bakımdan eşi bulunmayan tek ilaç, Kur’ân-ı kerimdir. Bilinen bilinmeyen, görünen görünmeyen, maddi manevi her hastalığın, her derdin devası, şifası Kur’ân-ı kerimdir. Kur’ân-ı kerimin her bir harfi, yüz bin derde, yüz bin şifadır...
Peki, Müslümanın başınaniye dert, bela ve bazı sıkıntılar geliyor? Bunun çeşitli cevaplarıvardır. İkisi şöyle:
Birincisi:Allahü teala, günahkâr Müslümanların günahlarına karşılık olarak bela verir. Bir Müslümana ne kadar çok bela geliyorsa, ne kadar çok sıkıntı geliyorsa, bu demektir ki, ahirette ona dokunulmayacak, ona hesap sorulmayacak. Hadis-i şerifte buyurulduki:(Ümmetimin cezası dünyada verilir.)
İkincisi:Enbiyaya, evliyaya da çok bela gelir. Bunlara niye gelir? Allahü teâlâ bunlara bir derece, bir makam vereceği zaman bela verir. Mesela, Yusuf aleyhisselam kuyuya atılmasaydı, o yüksek dereceye ulaşamazdı. Onun için Allahü teâlânın gönderdiklerine razı olmak lazım...
Çok insanın Allah demesi, Allahü teâlâ için değildir. Onlar kafasındaki şeye "Allah" diyor. Hayallerindeki "tanrı" adına ahkâm kesiyorlar. Allah’ın değil, kendi isteklerinin peşindeler. Allahü teâlâ, Habibini tanımadan kendisine yapılan ameli de, imanı da kabul etmez. Allahü teâlâ,"Habibimi geçerek, arada o olmadan bana gelmeyin, onsuz olan hiçbir şeyi kabul etmem"buyuruyor.
Cenâb-ı Hakk, kendisine kavuşturacak her kapıyı kapatmış, tek kapıyı açık bırakmıştır. Bu tek kapı, Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübarek kalbidir. Peygamberler dâhil herkes bu kapıdan geçmedikçe Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz...
Evliyanın zahiri (dış görünüşü)cahilin zehridir. Cahil, bâtından haberi olmadığı için zahire bakar. Evliyaya, akılla, gözle kulakla giden helak olur. Müşrikler de böyle yapmışlardı. Ebu Cehil, Muhammed aleyhisselama "Ebu Talib'in yetimi" gözüyle baktı. Ebu Bekr-i Sıddîk, "âlemlerin Rabbinin Habibi" gözüyle baktı. Ona her şeyini feda etti, her sözüne, "O söylüyorsa doğrudur"diyerek tam inandı, "Sıddîk" oldu. Peygamberlerden sonra insanların en üstünü oldu. Onun için biri "Ebu Cehil" oldu, diğeri "Ebu Bekr-i Sıddîk" oldu. Bu, nasip meselesidir...
Mıknatıs molozu çekmez, içinde cevher olanı çeker. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları, mıknatıs gibidir. Kalbinde cevher olanı çeker. Kalbinde saman çöpü olanı çekmez. Büyükleri, yani Allah adamlarını da, molozlar sevmez. İçinde cevher olanlar sever. Ehl-i sünnet âlimlerini sevenlere ne mutlu...

