Pamuk tarlasına mı düşecektik?

A -
A +

Pamuk tarlasına mı düşecektik? Geçen yıl Cem Papila'nın Samsun maçındaki tavrından sonra Beşiktaş camiası ayağa kalkmadı. Bu haftaki Trabzon maçından sonra ayağa kalkıyor. Eğer o penaltı verilseydi şöyle olurdu, böyle olurdu. Mış... Mış... Mış... Gücün yetmediği zaman hakemlere musallat olmak futbol geleneğinin en önde gelen özelliği. Bakın; Beşiktaş öyle veya böyle UEFA Kupası'nın gruplarına yükseldi. Bu sene Beşiktaş'ı Beşiktaş yapacak arena bu. UEFA Kupası'nda çıkıp oynayacaksın. Oynayamıyorsan, şansına güveneceksin. Buna da güvenmiyorsan taraftarı, camiayı UEFA Kupası'na motive edeceksin. Ligdeki acıklı durum ancak UEFA Kupası'ndaki başarılarla giderilebilir. Yine klasik alışkanlıklarımız var. "Zorlu rakiplere düştük." El insaf. Pamuk tarlasına düşecek halimiz yok ya. UEFA Kupası'nın gruplarına kalıyorsun. Şimdiden mazeretin adını koyuyoruz. "Zorlu rakipler." Yok öyle şey. G.Saray UEFA Kupası'nı kazanırken rakiplerin hepsi kolay mıydı? Uluslararası turnuvada yer alıyorsun. Önce bunun ne olduğunu anlaman lâzım. Anlamazsan zorlu rakip, kolay rakip hesaplarıyla günlerini geçirir durursun. Zaten bu turnuvaların amacı bu. Zayıflar gidecek, zorlular kalacak. Sen zorluların içinden çıkabiliyorsan, işte başarı bu. Klasik olarak hakemlerle uğraşmak, zorlu rakip sıfatlarını duymak artık benim ruhumu sıkıyor. Bırakalım bunları. Takımlarımızı bu turnuvalara, bu liglere gerçeklerle hazırlayalım. Yapılan hataları ıvır - zıvır sebeplere bağlayıp göz boyamayalım. Beşiktaş güçlü bir takımdır. UEFA Kupası'nda başarılı da olsa, başarısız da olsa güçlü bir takımdır. Beşiktaş camiası mazeretlerin arkasında yer alamaz. Trabzon ne kadar dayanır? Atay Aktuğ diyor ki, "Bir hoca, bir sezonda bir takım çalıştırsın." Neden söylüyor? Eğer Ziya Doğan Beşiktaş'a gidiverseydi, Trabzon için bütün başarı yok oluverecekti. Sayın başkanın görüşüne saygı duyuyoruz. Böyle bir tehlikeyi yaşadığı bir dönemde, aklına böyle bir öneri gelmesini de saygıyla karşılıyoruz. Bakın; Trabzon'un bir ikilemi var. Bölge adeta bir futbolcu kaynağı. Ligdeki bütün takımları inceleyin, futbolcuların büyük bir çoğunluğunun Karadenizli olduğunu görürsünüz. Trabzonspor için iş kendi yöresinin üstün yeteneklerini, bütçe doğrultusunda saklayabilmesidir. Bütçe meselesi de son 15 yılın futboldaki en önemli ekonomik gelişmesidir. Kısaca ne kadar para, ne kadar iyi yönetim, o kadar başarı. Atay Aktuğ, hazır çizgiyi dar bir bütçeyle tutturmuş, bu zincirin kopmasını istemiyor. Biz de istemiyoruz. Son 15 yılda futbolu para yönlendirmeye başlayınca duygular geride kalıverdi. Bir başka ifadeyle, Beşiktaş Del Bosque'yi gönderip de parayı bastırıp Ziya Doğan'ı alıverir mi? Başkan tabii ki bu tehlikeyi göğüslemek için akılcı bir öneri getirdi. Diyeceğimiz, futbolun paraya pula yenik düşmemesi. Ne var ki, Trabzon buna ne kadar dayanabilir? Popülizm için Şu futbol ne ilginç bir oyundur. Ne söylersen oluyor. Değerler altüst edilip kuşa çevriliyor, yine de oluyor. Hakan Şükür Milli Takım'a çağırılmadı, ancak G.Saray'da oynamayan Bülent Korkmaz davet edildi. Bunun üzerine senaryolar... G.Saray Kulübü'yle oynanıyormuş.. Gelin bu senaryonun içinden çıkın bakalım. Ne alâkası var? Milli Takım'ın patronu, oyun anlayışına göre takımını oluşturamayacak mı, yoksa G.Saray düşmanlığı mı yapacak? Yani, Milli Takım'ın üzerinden G.Saray düşmanlığı... Vay... Vay... Vay... Konuyu deşelediğimiz zaman, iddialar gümbür gümbür geliyor. G.Saray takımının içinde huzursuzluk oluşturmak, Milli Takım uygulamasıyla G.Saray'ı parçalamak ve 100. kuruluş yılında G.Saray'a çelme takmak. Benim aklım böyle şeylere izin vermiyor. Nasıl olur da Milli Takım'a çağrılan veya çağrılmayan futbolcu, bir kulüp içinde huzursuzluk meydana getirebilir? Yani Bülent Korkmaz kulüp içinde diyecek ki, "Ey Hakan Şükür, ey Hagi, gördünüz mü, ben Milli Takım'a çağrıldım, Hakan Şükür çağrılmadı. Beni bu takımda nasıl oynatamazsınız?" Mümkün mü bu? Ersun Yanal, Yunanistan maçında takımda ciddi bir operasyon yaptı. Bu operasyon geç kalınmış bir gerçekti. Bunu başardı Ersun Yanal. Yanal diyor ki, "Bundan sonra tek golcüyle değil, çok sayıda golcülerle Milli Takım'ı oluşturacağım." Bu iddia ve görüşün sahibi Milli Takım'ın patronu. Başarılı olursa gurur bizimle birlikte Ersun Yanal'ın olur. Başarısız olursa bunun hesabını da kendisi verir. Milli Takım patronlarının böyle hakları vardır. Ersun Yanal da bu hakkını kullanmıştır. Milli Takım'ın başına getirilmiş, güvenilmiş bir kişi futbolcuların üzerinden ne kendi kulüplerine, ne de Milli Takım'a olumsuzluklar getirmez. Ersun Yanal bunun bilincinde davranmaktadır. Onun vereceği hesabın ne olduğunu söyledik. Çıkarılan tartışmalar sadece Milli Takım'a değil, ülke futboluna zarar verir. Hep söylüyorum; bu tür görüşler popülizmden başka hiçbir şey değildir. Böyle ulusal değerler üzerinden popülizm yaparak sonuca gidenlerin tek amaçları, kendi çıkarlarında başka bir şey değildir. Önümüzdeki çok önemli iki maç öncesinde ne yazık ki, köhne alışkanlıklarımızı sürdürüyoruz. Bir hiç uğruna ve sadece popülizm için.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.