Türk Silahlı Kuvvetleri'nın Avrupa Birliği konusundaki görüşü son günlerde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun SAVUNMA dergisindeki yazısı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın, Harp Akademileri'ndeki sempozyumda söyledikleri ve daha önce de Genelkurmay Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Kurmay Albay Halil Kalkanlı'nın gazeteci Ömer Tarkan'a gönderdiği cevaptaki ifadeleri ile belirginleşti. Tabii bunları doğru anlayanlar, algılayanlar ve değerlendirebilenler için. Kıvrıkoğlu Paşa, Avrupa'nın, AB ve AGİT gibi Avrupa organizasyonlarında "tam" üyeliğin, "Türkiye için jeopolitik bir zorunluluk" olduğunu ve tarihi ve coğrafi bir gerçeği ifade etmekle beraber, AB'nin terör ve özellikle terörün Türkiye ile ilgisi hususundaki tutumunu, "hiçbir tereddüde mahal kalmamacasına" eleştirdi. Orgeneral Kılınç, sempozyumda, Profesör Erol Manisalı'nın "Türkiye hiçbir zaman AB'ye alınmaz" şeklindeki sözlerini teyit ederek, "AB sorunlarımıza ters bakıyor. Türkiye AB'den milli çıkarlarını ilgilendiren konularda hiç destek görmedi" dedikten sonra "Türkiye'nin, ABD'yi gözardı etmeden, yeni işbirliği arayışları içinde olması gerektiğini" vurguladı. Bu sözleri, kendi uyarısına rağmen salt kişisel düşünceleri olarak algılamak yanlış olur; muvazzaf veya emekli birçok askerimizin, AB konusundaki kanılarına tercüman olmuştur. Bundan bir hafta kadar önce de Genelkurmay Sözcüsü Kurmay Albay Kalkanlı, herhalde TSK'nın görüşünü açık seçik ifade etmişti: "Kayıtsız şartsız, sorgusuz sualsiz ve ülke yararına olduğu tartışılabilecek her şeye evet diyerek, AB'ye girilmesine karşıyız. Çünkü böyle bir giriş ülkenin ve milletin yararına olamaz. Biz ülkemizin onurlu, başı dik ve eşit şartlarla Avrupa Birliği'ne girmesini destekleriz!" Son günlerde AB canibinden Ermeni ve HADEP konusunda, Kıbrıs'la ilgili dayatmaları düşününce bu sözlerin anlamı daha iyi anlaşılır. Asker sözü Askerlerimiz mesleki eğitimleri gereği düşüncelerini, çoğu politikacıların aksine, hiç kıvırmadan, en net şekilde ifade etmesini bilirler. Kısacası "AB'ye girmeye ilke olarak karşı değiller. Hatta bunun Türk millet ve devletinin jeopolitik hakkı ve emperatifi olduğuna, inanırlar" Onlarla bazıları arasındaki fark: "Onur ve haysiyet" anlayışları ve "başka seçenekler" arayışlarındadır. Bu son ifadeleri, Başbakan Ecevit, Başbakan Yardımcısı ve AB'nin Yüksek Komiseri Mesut Yılmaz'ın, özellikle Orgeneral Kılınç'a tepkileri ile karşılaştırılınca aradaki, hem AB konusundaki görüş hem de zihniyetler arasındaki tezat ve çelişkiler anlaşılıyor. Sayın generallerin sözlerinde hilafı hakikat bir şey var mı? Dedikleri doğru değil mi? Buna karşılık Ecevit'in, "Yılgınlığa ve başka seçenek aramaya gerek yok" gibi karanlıkta ıslık çalarcasına söyledikleri ise maalesef gerçeklerden uzak, idarei maslahat çabalar değil mi? Başbakanın doğru söylediği tek şey Kılınç'ı teyit mahiyetinde aslında; bizim de hep dediğimiz gibi, "Türkiye'nin sadece Avrupalı olmayıp, Orta Doğulu, Akdenizli ve özellikle Orta Asya kökenli" olduğu gerçeğinden çıkarılması gereken, Avrupalıların menfi tutumları karşısında, kapıda onursuz bir şekilde dileneceğimiz yerde, kendi hinterlandımızda başka seçenekler aramak imkanı ve zorunluğudur. Biz AB kapısında kuyrukta bekleyen diğer Avrupa ülkeleri gibi seçeneklerden mahrum değiliz.