Avrupa'nın yolu taşlarla dolu -2-

A -
A +

"Avrupa Muhipleri Cemiyeti" mensupları, "Kuvayı Milliyecilere" karşı saldırıya geçtiler. Fogg Hanımın naneleri ortaya saçıldıktan sonra, foyalarını sorgulayanlara ateş püskürüyorlar! Bugünkü durumla, Mütareke dönemi arasında, günümüzün bazı medya mensupları ile Mütarekedeki İstanbul Basını; Ali Kemal, Refik Halit, Refii Cevat vb. arasında da yakın benzerlikler var. O zaman "İngiliz Muhipleri Cemiyeti" vardı, şimdi adı konmamış olsa bile, Karen Fogg hanımın şebekesi şeklinde, bir "Avrupa Muhipleri Cemiyeti" var. O zamanın İngiliz Rahibi Frew'un rolünü Karen Fogg almış. Sait Mollalar ise çok. Fogg'un e-mailleri, Kuvayı Milliyenin İstanbul'daki gizli elemanları tarafından ele geçirilmiş olan Rahip Frew-Sait Molla yazışmalarını hatırlatıyor! (Bakınız NUTUK) Mütareke dönemindekiler-Kuvayı Milliye hareketini, "milliciler" veya "celaliler" diye hor görürlerdi; şimdikiler de, gene milliyetçilere ve milliyetçiliğe çatıyorlar. Atatürkçü olduğundan şüphe etmediğim ve vatanseverliğinin solculuğundan üstün olduğuna inandığım İlhan Selçuk, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüştü ve özellikle AB konusunda fikir birliğine vardılar diye, şimdi de bu "Kuvayı Milliye" cephesine saldırıyorlar. Söylemler aynı Bugünkülerin söylemleri de o mütareke basını ve "İngiliz Muhipleri Cemiyeti" mensuplarının zamanındaki iddialarına çok benzer. "Biz kendi başımıza adam olamayız. Avrupalıların yardımına, mübaşirliğine ihtiyacımız var. Aman onları -düveli muazzamayı- celali isyanları ile kızdırmayalım.. Yoksa! "Bu gerekçeler sonraları Ankara'ya, aynı gerekçelerle Amerikan Mandası taraftarları olan bazı vatanperverler tarafından da taşınmış ama Mustafa Kemal'den gereken cevabı almıştı. "Zaman aynı zaman değil şartlar aynı değil. Mustafa Kemal tarihte kaldı!" diyecekler ama milli şeref ve haysiyetin anlamı, gafiller, hainler hiç değişmedi! Bunlar hikaye değil, bazıları yakın tarihimizden ibret alsınlar. Hele Atatürk'ün Büyük Nutuk'unu ve sonundaki Gençliğe hitabesini yeniden okusunlar diye yazıyorum. Orada belki kendilerini bulacaklar, -doğrusu pek umutlu değilim ama, belki de, hizaya geleceklerdir. AB kurtuluş yolu mu? Onlara göre, AB Türkiye için tek kurtuluş yoludur. Bizler ise Türkiye'nin geri kalmış bir Orta Doğu Devleti olarak kalmasını istediğimiz, AB kriterlerinin kurulu düzenimizi bozacağından korktuğumuz için veya Ferai Tınç hanımın dehşetengiz iddiasına göre, AB'de Türkiye'nin üyeliğine karşı olanlardan menfaat sağladığımız için, AB'ye karşı imişiz! Pekala, Türkiye'yi Ortaçağlara geri götürmek isteyenler de Kürtçüler hatta Rumlar bile, Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyorlar. Buna ne buyrulur? Hep "Türk milletinin büyük çoğunluğu AB'ye girmeyi istiyor" derler.. Hodri meydan; konuyu halkoyuna sunun veya objektif ve ayrıntılı şıkları olan bir kamuoyu araştırması yapın da gerçek neticeyi görelim. AB konusunda en doğru olanı TSK ifade etti: Bizler AB'ye sorgusuz sualsiz, her emre itaat ederek değil onurumuzla, eşit şartlarda ve kendi kriterlerimizi de muhafaza ederek girmek istiyoruz. Asıl, Avrupalılardan Ermeni meselesınde, İdam konusunda, HADEP konusunda şamarlar yemeyi onursuzluk sayıyoruz. Avrupa ile bütünleşmek istiyoruz, ama bunu ev ödevleri dayatılmadan, haysiyetimizle oynanmadan, kendimiz yapabileceğimize inanıyoruz. Demagoji yapıyorlar: Ülkemizde gerçek olan yolsuzlukları, yoksullukları vb. milliyetçiliğe atfederek, "bunlar mı onur?" diye soruyorlar. Tabii ki değil, ama acaba "onur -haysiyet" Avrupa'da ikinci sınıf devlet olmak mıdır? (Mütareke dönemi ile paralellikler arasında Kürt Teali Cemiyeti de var: O boyuta da gelecek yazımda değineceğim)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.