Bir millet uyanıyor!..

A -
A +

Bize birşeyler oldu; bir zamanlar dünya olaylarına, hele ülkemizle ilgili gelişmelere, kendi çıkarlarımız açısından bakar, değerlendirirdik. Şimdilerde, olayları ve özellikle kendi sorunlarımızı, başkaları açısından değerlendirir olduk. Bu, bana Osmanlının son döneminde devlet adamlarımızın ve münevverlerimizin "Acaba devlet-i muazzama ne der?" endişelerini hatırlatıyor! Zaten o dönemle paralellikler çok.. Düyun-u Umumiye ile IMF arasındaki, Yabancı Islahat ve Tahkikat heyetleri ile ülkemizi devamlı kontrol altında tutan ve "ev ödevleri" buyuran Avrupa Birliği "müfettişleri" gibi... Chomsky olayı Noam Chomsky adındaki Amerikalı dil bilimcisi daha fazla "politik eylemci" ve müzmin herşeye muhalif bir herif-i na şerifi, ülkemizin bölünmesine çanak tuttuğu ve sonra da defolup gitmeden önce, Diyarbakır'da "Büyük Kürdistan Devletinin, sırtımızdan kurulması talebini, alenen yaptığı ve Kürtçülerin de ezeli minnettarlığını kazandığı halde, içimizdeki birileri kahraman yaptılar. Çünkü, herhalde bu, eski MHP'li, eski muhafazakâr Taha Akyol'un kavlince, "çağdaşlaşmakla" eş anlamda olan "liberalleşmenin" gereği! AB kuyruğu Bütün bu haysiyet kırıcı manzaralara, Verheugen'lerin, Sömürge Yüksek Komiserleri gibi yukardan atıp tutmalarına, Karen Fogg'ların AB için kamuoyu oluşturmak -daha doğrusu bizi oltalarının ucunda tutmak- için işlettikleri tezgahlara rağmen, 2004'te mi olur, 2007'de mi olur, AB'ye tam üyelik müzakerelerine başlama kuyruğunun hem de sonunda beklemeye razıyız! Bu uğurda bütün aşağılamaları, entrikaları ve aslında AB'ye sonunda bizi, mümkünse, hiç almıyacakları gerçeğini görmezlikten geliyoruz. Tren kaçacak! En önemlisi bizler -daha doğrusu bizimkiler- olaylara hep "Aman ne derler, ne yaparlar?" endişeleri ile baktığımız için, 2002 Kritik yıl, gerekenleri yapmaz isek maazallah treni kaçırırız!" diye hayıflanıp duruyoruz. Diğer 10 aday ülkenin, 2004'te AB'ye alınacağı ve iki diğer ülkenin Romanya ve Bulgaristan'ın, hızlandırılmış tarife ile trene yetiştirileceğini adeta şeref meselesi yapıyoruz. Oysa asıl şeref meselesi yapılması gereken şey, kuyrukta, hem de bir zamanlar bizim hükümranlığımız altındaki ülkelerden sonraya bırakılmak. O, 12 ülkenin, bizim gibi asırlara dayanan Devlet gelenekleri ve birikimleri olmadığı için ve bizim tecrübelerimizi yaşamadıkları ve aynı tehditlerle karşı karşıya olmadıkları için Kopenhag kriterlerine uymakta problemleri yok! Ev ödevleri!.. Yüksek Komiser Verheugen cenapları Ankara'yı son teşriflerinde "Ev ödevlerinizi tamamlarsanız bu tarihi -tam üyelik müzakerelerinin başlama tarihini- bizden alırsınız!" buyurmuşlar! Yabancı dildeki bir haberin başlığına göre Verheugen'in Türkiye'yi "dürtüklediği" bu "ev ödevleri" (bu deyime de ifrit oluyorum ya!) nelermiş? Arkası muhakkak gelecek (sırada Kıbrıs var)- ama şimdilik, Kürtçe TV ve Radyo yayınlarının, ana dilde eğitimin ve idam cezasının kaldırılması. Oktay Ekşi kardeşim Kürtçe Radyo ve TV yayınlarının (ana dille birlikte) Kürtçüler tarafından siyasi amaçla, Kürt Birliğini kurmak için kullanılacağını anlamıyor. Ama hamdolsun, Başbakan Ecevit anlıyor... Bahçeli de tabii biliyor! Çanak antenlerle Kürtçe yayınların dinlenmesi başka, bu imkanı Türk devletinin onlara bahşetmesi başka!.. Gençliğimde hep düşünürdüm; mütarekede, Sevr'de, içimizden birileri nasıl olup da düşmanlarla işbirliği yapmışlar, onlara neden hizmet edebilmişler. Neden Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesine katılmamışlar diye! Bugünkü ihanet, gaflet ve dalalet cephesini gördükçe anlıyabiliyorum. Ben son zamanlarda milletin AB konusunda uyanmaya başladığını sanıyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.