Başbakan Bülent Ecevit'in, önemsenemeyecek, ciddi bir rahatsızlık geçirmekte olduğu anlaşılıyor. Altmış yıllık arkadaşı -ve bir insan olarak- çok üzüldüğümü söylemeliyim. Ecevit yıllardır büyük bir yükün ve stresin altında; bu kadar dayanmış olması bile bir başarı. Ona Allah gayret veriyor. Görevde kalmakta hâlâ ısrar etmesinin sebebi de, kendisini ve karakterini yakından bildiğim için söyliyeyim ki asla makam hırsı değildir. Politik hayatının başında, doğal olarak, böyle bir hırsı olmuş olsa bile, şu bağlamda, bu yaşında, böylesine bir hırs beslemediğine inanıyorum. Ecevit, ülkeyi bir istikrarsızlığa düşürmemek ve sonuna kadar vazifesini yapmak için, yakından bildiğim, inadı ile direniyor. Rahatsızlığını, son günlerde kamuoyundan ve hatta doktorlardan bile gizlemekten maksadının da siyasi ve mali spekülasyonları önlemek olduğu anlaşılıyor. Bu da Ecevit'in sağlığı, hayatı pahasına, ülke için fedakârlığı!.. Son haber ve yorumlardan birçoklarının da, bir krizi önlemek -veya geciktirmek için- Ecevit'in rahatsızlığını hafife almak istediklerini hissediyorum. Ne var ki bugünün dünyasında devlet veya hükumet başkanlarının sağlık durumu uzun süre gizlenemiyor. Gizlenirse de aksi tesir yapıyor. Hastalığı Şu sırada medyadaki ve köşelerdeki bazı yorumlara bakarak üzülüyorum. Bazıları çok insafsız. Rahatsızlık ve özürlülükle alay etmek, söz konusu kamuya malolmuş bir kişi de olsa -belki de özellikle bunun için- en azından ayıptır. Arkadaşlarıma şu sırada, sonra vicdan azabı duyacakları şekilde yazmamalarını tavsiye ederim. Ancak, bu demek değildir ki Başbakanın şu durumda görevde kalmasının sakınca veya yararları tartışılmasın. Anlaşılan Başbakan'ın sanıldığından ve Rahşan hanımın açıkladığından öte, önemli rahatsızlıkları var. Hastalığın arazını Amerika'daki bazı hekim dostlarıma anlattığımda bu durumda görevine devam etmesinin güç olacağını söylüyorlar. Arkadaşı olarak, artık kendisini fazla zorlamamasını, inat etmemesini ve geri kalan ömrünü, Rahşan Hanımla birlikte başka istedikleri şeylere hasretmesini tavsiye ederim. Koalisyon Ecevit'in Başbakanlıktan ayrılması şu sırada sıkıntılara ve hatta istikrarsızlığa yol açabilecektir. En azından, hem DSP içinde, hem de koalisyonda bir halef mücadelesi başlayacaktır. Bunun, Ecevit'in Başbakanlıkta şeklen kalması ile mümkün olduğu kadar geciktirilmesi düşünülebilir. Ama bu er geç mukadderdir. Şeklen, Başbakan kalsa bile, görevinin bütün icaplarını, bundan böyle, yapamaz ise, "halef" meselesinden önce muhakkak bir "vekalet" problemi ortaya çıkacaktır. Bu problemin bir an evvel halledilmesi gerekir. Ve er veya geç Koalisyonun, zaten pamuk ipliklerine bağlı olduğu için, daha uzun süre ayakta kalamayacağı anlaşılıyor.. . Rahşan faktörü Rahşan Hanımın, hastalandığı ilk günden beri, 15 gündür, eşini korumak ve her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmaktan öte, makamında tutmak için, aşrı bir çaba gösterdiği, doğruları söylemediği, partisinden, dostlarından ve hatta Hüsamettin Özkan'dan ve doktorlarından bile tecrit edip, "korumaya" çalıştığı anlaşılıyor. Ecevit de istemiş olsa bile gene de buna hakkı yoktu. Ama ben Rahşan Hanımı tanıdığım için yadırgamadım. Ecevit'le tanışmalarında biraz rolüm olduğu, Ecevit'le ilişkilerini ve Rahşan hanımı biraz yakından tanıdığım için, aralarındaki büyük sevgiye ve Rahşan Hanımın, belki de çocuğu olmadığı için, "Bülend"i, çocuğu gibi korumak güdüsüne saygı duyuyorum. Ancak bu koruma hissi zaman zaman aşırıya kaçar, Rahşan hanım Ecevit'i korumayı bile kendi tekelinde tutmak ister, başkalarından aşırı kıskanır ve herkese karşı evham derecesinde şüphecidir... Bütün bunları söyledikten sonra, Ecevit'in, insan üstü bir gayretle, Başbakanlıkta kalıp, Türkiye'ye yaptığı hizmetlere, sonuna kadar devam etmek, hatta görev başında ölmek isteyeceğini düşünüyorum. Ancak, bu nihai karar ona ve Rahşan hanıma bırakılmalı mı? başka mesele!