Kıbrıs'ta, KKTC'nın kurulması ve Türk Ordusunun varlığı ile ve kan, ter ve gözyaşı pahasına, tam olmasa bile bir yere kadar getirdiğimiz davamızı, sadece Rumların Yunanistan'ın ve AB'nin baskıları sonunda değil, içimizdeki ve Kıbrıs Türkleri arasındaki birtakım "kıytırıkların" ihaneti sonunda, galiba kaybedeceğiz. Bunlara ve son zamanlarda her alanda bütün değerlerimize ve davalarımıza, entellik veya ideolojileri uğruna karşı çıkanlar için, dilimin ucuna kadar gelen bir tabiri kullanmamak için kendimi güç tutuyor, "soysuzlar" demekle yetiniyor ve soruyorum; "Nereden çıktı bu soysuzlar?" Bence bunlar çoğunlukla, içinden PKK'yı ve bölücülüğü de çıkarmış olan o ünlü '68 kuşağının tohumları, '68'ler Cadı Kazanının ürünleri!. Hatırlatma SABAH gazetesinde Erdal Bilallar, birtakım Kıbrıslı, sözde Türk gençlerden aldığı elektronik posta mesajlarını yayınlamış... Okuyunca dehşete kapıldım, ama doğrusu bu sözler bana pek de yabacı gelmedi; ne var ki İngiliz idaresinin hasretini çeken bü gibiler, eskiden azınlıkta idiler. Onların karşısında Fazıl Küçük'ten, Rauf Denktaş'tan ve sevgili dostum Kıbrıs'ın BM'deki temsilcisi iken işbirliği yaptığım Nail Atalay gibi gerçek Türk "mücahitler" vardı... Kıbrıslı bir dostum ilginç birşey söyledı. Kıbrıs'ın fethinden sonra, Osmanlı döneminde adaya, her sınıftan seçme kişiler gönderilmış... Bu yüzden İngiliz döneminden etkilenmiş pek az hain çıkabilmiş. Ama Barış Harekatından sonra, Türkiye'den Kıbrıs'a bir sürü ne idüğü belirsiz, insan elenmeden gitmiş, sorgusuz sualsiz KKTC'li oluvermişler ve onların yolu ile "68 kuşağının ihaneti oraya da sıçramış... Erdal Bilallar güzel bir iş yapmış. Bölücü ağzı ile Türkiye'ye TC diyen o sözde Türk Kıbrıslılara, Türkiye'nin Kıbrıs Türklerini Rum mezaliminden kurtarmak için yaptığı fedakârlıkları hatırlatıyor, 1974'ten önceki EOKA katliamında Rumlar tarafından banyo küvetinde katledilen iki yavrunun şimdi unutulan fotoğrafını ve İzmir'deki Kıbrıs gazisi bir emekli subaydan aldığı elektronik posta mesajını yayınlamış: Emekli subay "orada şehıt düşen arkadaşlarıma bir kere daha üzüldüm... Bazan diyorum ki bu densizleri kendi hallerine bıraksak da 1974 öncesine dönseler" diyor. Bu soysuz kıytırıkların aslında azınlıkta olduklarını ve karşılarında gerçek vatanperver Türk Kıbrıslıların bulunduğuna inanmasam, ben de aynı şeyi söyleyeceğim. Teke tek Hemen hemen aynı şeyleri bizim içimizdeki köşe sahipleri eski diplomatlarımız ve Kıbrıs'taki Muhalefet Partisi, Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri Mehmet Ali Talat da söylüyorlar. Geçen akşam Kanal D'deki Teke Tek programında "Kıbrıs politikamızın Türkiye'ye zarar verip vermediği" tartışıldı. Aslında şimdiye kadarki Kıbrıs politikalarımız, 1974'teki Barış Hareketının mantıki sonunu getirmemek. Ünlü Dışpolitika hataları kitabına geçecek tarihi hatalarla dolu idi. Ancak Kıbrıs Türkiye için bir yük müdür diye sorarsanız o başka! O programda Profesör Erol Manisalı, KKTC Bakanı Serdar Denktaş, eski Lefkoşa Büyükelçimiz Kumcuoğlu doğruları ve Kıbrıs Rum Yönetiminin AB'ye alınmasının ne mene bir dayatma olduğunu ve neticede adanın Rum ve Yunan hegemonyası altına gireceğini dile getirdiler. Acı olan Yalım Eralp gibi eski bir Büyükelçinin, AB tutkusu ile bunları algılayamaması! Şimdi belli bir hava oluşturuluyor: Ecevit'in ilhak hakkındaki sözleri ve bu takdirde ödememiz gereken "bedel" bir umacı haline getiriliyor. Yunanistan AB yolu ile Kıbrıs'ı, fiilen ilhak etmiş olursa biz ne yapmalıyız? Kıytırıklar cephesi, Kıbrıs'ın Türkiye için stratejik önemini kabul etmiyorlar, ama İngiliz üslerinin o zaman Kıbrıs'ta niçin bulunduğunu, Almanya'nın ve Fransa'nın son zamanlarda adaya gösterdikleri sıcak stratejik ilginin sebebini izah edemiyorlar. Gafletin ve ihanetin sınırı yok!