HADEP'in misyonu! Türklüğün geleceği!

A -
A +

Evet, gerçekten yeni şeyler söylemek gerek, ama geçmişi bilmezseniz -veya yanlış yorumlarsanız- söyleyeceğiniz yeni şeyler havada kalır, doğruları yapamazsınız! Bugün de yeni şeyler söyleyenler ve gündemi tayin etmeye çalışanlar, yakın tarihimizde olup bitenleri, ya olmamış farzediyorlar ya da işlerinden geldiği gibi yorumluyorlar. En çarpıcı olanı "eski tüfeklerin" Atatürk ve soğuk savaş dönemlerinde komünizmle ve yerel komünistlerle amansızca mücadele edilmesini "zulüm yılları" olarak göstermeleri. Oysa, eğer devlet, "Büyük Şair" Nazım Hikmet'i de hapse atan bu mücadeleyi yapmasa idi, Türkiye sonra -ve bugün- nerede olurdu? "AB'ye uyum" daha doğrusu "AB'ye teslimiyet" yasaları geçtikten sonra Kürtçülük-bölücülere günah çıkarmak moda oldu. Bölücüler de "Şimdi geldiniz mi bizim hizamıza!" diye sevinç naraları atıyorlar. Unutulan-unutturulmak istenen bir şey var; Mustafa Kemal Cumhuriyet'ten hemen sonraki "Şark isyanları" üzerine, o muazzam vizyonu ile, Kürt bölgelerine özerklik vermek yerine, ülkenin milleti ile bölünmez bütünlüğünü tescil etmek için, çağdaş Türk Milliyetçiliğinin "Ne Mutlu Türküm Diyene" konseptini koymuştu. Zira İngiliz ajanı Binbaşı Noel'in Londra'ya yazdığı raporda tespit ettiği "Kürtlerde milliyetçilik ve milli hisler yoktur, ama biraz iterek bunları yerleştirebiliriz" çabaları vardı. Atatürk Türkiye içinde bu ve diğer etnik çabaları başından, önlemek istemişti. Bu da yıllarca başarılı oldu, çoğu Kürtler Türk olmakla, Türkçe konuşmakla mutlu oldular. Şimdi Binbaşı Noel'in dedikleri dışardan ve içerden "itilerek" oldu. PKK'nın yapmak istediğini Bağımsız Kürdistan'ın temelleri olan ana dil gibi unsurlar, AB kriterleri ve "Kültürel haklar" diye Kürtçülere, altın tabak içinde sunuldu. Şimdi Tunceli-Dersim "O halden" çıkmış olağan olmuş diye bayram eden "yeniciler", bu bölgenin tarihte bölücülüğün nirengi noktalarından olan ve 1984 "Serhıldan"ından sonra da, PKK'nın merkezi olduğunu unutarak devletin "haksızlık ve zulümlerini" dile getiriyorlar. Ama PKK vahşetini bunca şehit veren TSK hatırlıyor; bunları ciltler dolusu kitaplarla belgelemişler. Merdi kıpti misali HADEP'e yakın ve bu partiye stratejı veren bir yazar bakın "Diğer partiler artık HADEP'in klasik kozlarını ellerinden aldılar... HADEP'in seçim propagandaları güç olacak" diyor. Bir diğeri de "Türkler artık 'milli devlet'i AB hukukuna rağmen, muhafaza edemezler" buyuruyor! En çarpıcı itiraf ta bizim Can Dündar'dan; "HADEP'in seçimlerde pek başarılı olamamasının sebeplerinden biri, misyon edindiği konuların Uyum (teslimiyet) paketi içinde hallolması (ve böylelikle) HADEP'in misyonunun elinden alınmasıdır" diyor. Son tahlilde bundan kazançlı çıkan Türkler mi yoksa bölücü Kürtler mi olacak? Göreceğiz ama organlardaki sevinçlerine bakarsanız şimdiden belli! TC'yi mi yoksa sona erdirmek misyonu yerine getiriliyor ya, bunu bizim altı partimiz mi sağlamış, HADEP mi üstlenmiş ne çıkar! Bahçeli'nin söyledikleri de bu değil mi idi? Açıkça söylesinler Eğer geçmişin tecrübelerini ve acılarını unutacaksak -unutmamız gerekiyorsa- "Yenicilerden" rica ederim, riyakarlıktan vazgeçip, alttan alta satırlar arasında söylediklerini, açık seçik itiraf etsinler; "Biz Üniter Milli TC'yi terkederek, ve Atatürk'ün ilkelerini bırakarak, yerine yeni ve AB'ye uyacak bir 2. Cumhuriyetin kurulmasını istiyoruz... Bu cümleden olmak üzere, kültürel haklar, ana dilde eğitim ve yayın vasıtasıyla Türkiye'nin etnik özerkliklere bölünmesine karşı değiliz... Türklük umrumuzda bile değil!" desinler. Bu da bir görüştür. Ancak hem Atatürkçülüğe söz rüşveti vermek hem de tam tersini istemek, hatta bunun Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak hedefi gereği olduğunu iddia etmek, düpedüz yutturmacadır, riyakarlıktır! Bütün bunları niçin yazıyorum; ülke seçimlerde bir yol ayrımına geldiği sırada, Derviş'in "demokratik sol-liberal (nasıl olacaksa) eksende veya İsmail Cem'in YT oluşumunda, ekonomik sosyal meseleler ön planda iken ülkenın ve milletin "reel" gerçeklerinin ve çıkarlarının, yenicilik uğruna gözardı edilmekte olduğunu ve bazı gençlerin de geçmişi bilmedikleri için, bu havaya kapıldıklarını görüyorum da onun için! Bir ülkenin bir milletin geleceğini ve varoluşunu sadece ekonomi ve rant hesapları tayin etmez. Bunu şu sırada özellikle gençlerimize nasıl anlatsak? NOT: Acaba Kemal Derviş bazı tarihi gerçeklerı bilir mi -bilirse- umursar mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.