Hangi cumhuriyet?

A -
A +

Avrupa Birliği konusundaki telaş alabildiğine sürüyor. Başbakan Ecevit ağır rahatsızlığına rağmen AB uğruna sonuna kadar direnmek niyetinde ve Devlet Bahçeli'den MHP'nin direncine son verecek cesur adımlar beklıyor. Bahçeli de cesaretini, kendi milliyetçi-ülkücü kökeni icabı, tarihte gene Türklüğe karşı kurulmuş başka bir "sed"din yamaçlarından verdiği demeçle, açık seçik, gösterdi. Bu netliğin Ankara'da da devam ettirilmesi ve de bu konuda her kuruluş ve kesimin artık muğlaklığa meydan vermeden, görüşlerini açıkça belirtmeleri gerekir. Zira söz konusu olan Türkiye'nin varoluşu ve geleceğidir. Türkiye, şimdi Avrupa Birliği konusunda olduğu gibi hiç bu kadar derin bir fay hattıyla bölünmemişti. Manzara Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'da karaya çıktığı kadar karanlık ve de açık; bir tarafta Kuvayı Milliyeciler öteki tarafta gaflet, dalalet ve hatta ihanet erbabı! Gazete başlıklarına göre 19 Mayıs vesilesiyle cumhuriyete bağlılıklar tekrarlanmış. Acaba hangi cumhuriyete bağlılıktan söz ediliyor? Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti "ulus devleti"ne mi, yoksa AB'nin, dayattığı, Karen Fogg hanımın "tanelerinin" taraftar oldukları, Mehmet Altan'ın 2. Cumhuriyetine mi? Atatürk eğer sağ olsaydı ne yapardı? Türkiye'nin bu şartlarda, Avrupalıların, AB'yi temsil eden ne idükleri belirsiz Verhaugen'lerin Karen Fogg'ların, mağrur İskandinavların dayatmalarına boyun eğer mi idi? Türkiye'nin AB'nin istediği gibi, bir ulus devlet olmaktan çıkmasına razı olur mu idi? Onun murad ettiği çağdaş uygarlık düzeyi bugün Avrupa'da cari olan, her türlü ahlaksızlığı ve sapıklığı da insan haklarından sayıp, cevaz veren uygarlık düzeyi midir? Atatürk "Tek dil" ilkesinin delinmesi ile O'nun Cumhuriyetinin altının kazılması, ülkenin birlik ve bütünlüğünün parçalanmasına razı olur muydu? Bu sorular, hamaset değil, hayati, turnusol sorular; Avrupacılar, eğer gerçekten Atatürkçü iseler, eğer söz rüşveti vermiyorlarsa, eğer Atatürk ve ilkeleri, masasından kalan sarı leblebiler gibi müzelik değilse, bu soruları cevaplandırmak zorundalar; "Şartlar artık değişti" diye savsaklayamazlar! Teröre karşı bunca mücadele ve şehit verdikten sonra, eşkıya başı Öcalan'ın idamdan kurtarılması mıdır, uygarlık düzeyine ulaşmamızın başlıca şartlarından biri? MİLLİYET gazetesi bir mini kamuoyu yoklaması yapıyor; "Öcalan mı AB mi?" diye soruyor. Bu iki şey, birbirlerine alternatif olarak, eş değerde addediliyor ve AB'nin yolu Öcalan'dan geçiyorsa, bu da anlamlı ve ayıp! Öcalan'a verilen cezanın zamanında infaz edilmemesi büyük bir tarihi hata idi; bunun vebali zamanında dosyayı TBMM'ye sevketmeyenlere ve bunu savunanlara aittir. O zaman ben, bunun koalisyon hükümetinin ve entellerimizin büyük hatası olduğunu söylemiş ve Öcalan'ın ve bu sorunun boynumuza değirmen taşı gibi asılı kalacağını dafalarca yazmıştım. İşte şimdi, asıl idam cezasının kaldırılıp kaldırılmaması değil, Öcalan'ın canı, AB'ye girmemize baş engellerden biri. Avrupalıların, bu eşkıya başını ve lideri olduğu KADEK'i kollamaları, HADEP Genel Başkan Yardımcısı Bahattin Günel'in uluorta "Öcalan'ın affedilmesini istiyoruz" demesi bizimkileri uyandırmıyor mu? Avrupacılar, eğer "maazallah" Avrupa trenini kaçırsak Ortadoğu devleti durumuna düşeceğimizi söylüyorlar. Koca Türk Devletinin tek alternatifi bu olamaz. Çağdaş uygarlık düzeyine kendi kriterlerimiz ve değerlerimizle, onurumuzla ulaşmalıyız, yoksa böyle burnumuza halka takılarak, yangından mal kaçırırcasına sürüklenererek, tam üyelik için 11-12 yıl beklerken, devletimizi devlet, milletimizi millet yapan bütün değerlerden kurnazca arındırılarak değil!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.