İlan edilmemiş bir iç savaş!

A -
A +

Ülkemiz ilan edilmemiş bir iç savaşın içinde... Bir tarafta Türkiye'yi bölmek isteyenler ve onlara çeşitli şekillerde -milli birliği savunma gücümüzü eriterek, TC'nin temeli olan tek dil ilkesinden ve Kıbrıs konusunda tavizler vererek ve Avrupa Birliği'ne, her ne pahasına olursa, kabul edilmek için, bütün dayatmaları kabul etmeye razı olanlar, ordu-asker düşmanları var... Bu gaflet dalalet ve ihanet erbabı, zaman zaman, Türkiye'yi Ortaçağlara götürmek isteyenlerle örtüşüyorlar.. Karşı tarafta ise, Türklüğün geleceğini, Türkiye'nin bağımsızlığını ve birliğini, Türkiye Cumhuriyeti'ni, "her ahval ve şerait dahilinde, müdafaa ve muhafazaya" kararlı olanlar var-bütün ideolojik farkların üstünde bir "Kuvayı Milliye" var... Bu savaş hergün, çeşitli alanlarda ve çeşitli şekillerde devam etmekte! Adsız kahramanlar Bu savaşta adsız, mağdur kahramanlar var. Korkut Eken hapse sokulunca içim sızlamıştı. Çünkü ta içinden biliyordum ki o ve bazıları bölücülere DHKP'ye, ASALA'ya, PKK'ya karşı derin savaşın, derin kahramanları idiler! Eken, yargılanmasında bu savaşın devlet sırlarını vermediği için cezaya razı olmuştu. Eken olayı bana, bölücülere karşı mücadelede doğruyu yaptığı halde 1950'lerde zamanın demokrasi şampiyonları tarafından idam isteği ile mahkemeye verilen Mustafa Muğlalı Paşa'nın ve Giresunlu kahraman Topal Osman'ın acı örneklerini hatırlattı. Milli mücadelelerde kendilerini feda eden ve sonra da böyle karalananlarım trajedileri çoktur! Ama bilenler biliyor; nitekim gerçekleri bilen emekli generallerin onu desteklemeleri bunun bir işareti. Ne var ki, hukuk her zaman adaleti sağlamıyor- Türklüğün savınmasında salt hukukun işleyemediği ve işlemiş olsa bile gerçek adaletin sağlanamadığı haller olmuş ve zorunlu olarak ta kahraman Ekenler çıkmıştır ve çıkacaktır! Asker düşmanlığı Bu savaşın öteki tarafındakilerın tıynetleri de şimdi bu olayda fırsattan istifade tahta kuruları gibi deliklerinden fırlayarak, askerlere ve orduya saldırmalarından anlaşılıyor. "Emret Komutanım" kitabı ile TSK'nın değerlerine ilk laf atanlardan Mehmet Ali Birand, "şimdi kamuoyu askerlerin ne olduklarını anlıyor!" diye sevinç içinde.. Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen, Türkiye'nin bir "askeri demokrasi" oluşuna son verilmesini istiyor ve hemen İngiliz dergisi ECONOMIST'ten aferini alıyor... Hepsi atık su kanalında buluşuyorlar! Şimdi Eken'e ve askerlere saldıranlar; düpedüz terörist ve Kürtçü Deniz Gezmiş'e, PKK'ya silah sağlayan "Kör Avukat"a, Mısır Çarşısı bomba olayında parmağı olan ve halen PKK organında köşe yazarlığı yaparak deşifre olan "sosyolog kıza" da sahip çıkanlardır. Dil cephesi Gene, bu iç savaşın başka bir cephesi dil alanında. Ötedenberi kuşakları, "arı Türkçe" garabeti ile bölmeye çalışanlar, şimdi de "Milli" -evet- "Milli" Eğitim Bakanlığı'nda Türkçeye yerleşmiş bazı kelimeleri "ayıklamak" için harekete geçmişler.. Bu kelimeler arasında "İstiklal" kelimesi de varmış... Bu kelime kaldırılınca sıra herhalde "İstiklal" marşımızın da kaldırılmasına gelecek... Buradan sayın Milli Eğitim Bakanı'ndan soruyor ve cevap bekliyorum; bu hareketlerden acaba haberi var mı? Evet, iç savaş türlü cephelerde devam ediyor. Neticede ne olacak? Bizler medyanın köşelerini, hile veya cebirle işgal etmiş olanlar karşısında, dağlara çekilmeye mi mecbur olacağız? Yoksa, yeniden Samsun'a çıkıp Amasya-Erzurum Sivas'tan geçerek zaferi kazanacak ve İstanbul'a inecek miyiz?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.