Son yılların en korkunç diktatörü, 13 yıl Yugoslavya'da bir baskı rejimi sürdüren, Bosna'da, Kosova'da ve Hırvatistan'da Müslümanlar da dahil, yüzbinlerce kişinin ölümüne sebep olan Yugoslavya eski Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç , Sırbistan hükümeti tarafından BM kararı ile kurulmuş Uluslararası Savaş Suçluları Mahkemesinde yargılanmak üzere, elleri arkasından kelepçeli, Lahey'e götürülüp NATO makamlarına teslim edildi. 28 Hazirandaki bu olayın Osmanlıların Sırpları mağlup ettikleri Kosova Meydan Savaşının (1389) 612'nci yıldönümüne tesadüf etmesi, Türklere karşı hiç de "hayırhah" olmayan ve Kosova Savaşını saldırgan milliyetçiliğinin sembolü yapan Miloşeviç ve Sırplar için acı bir tesadüf olsa gerek! Doğru emsal! Bu gerçek kitle katilinin yakalanması, yargılanması, cinayetlerinin hesabını vermesi, cezalandırılması, bir bakıma insanlık için bir başarı; benzer katillere ders ve emsal de teşkil edecek.. Keşke bizim APO da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, "magdur" olarak değil de, Lahey'deki Uluslararası Mahkemede, elleri kelepçeli olarak yargılansa idi. Ne var ki, mesele o kadar basit, yalınkat değil. Miloşeviç vak'ası, yukarıda da yazdığım gibi, hem doğru bir emsal teşkil edecek hem de bazı bakımlardan yanlış örnek olabilecek. Sırp Başbakanı Miloşeviç'i "ülkesinin ve çocuklarının geleceği için teslim ettiğini" söylemiş. Ertuğrul Özkök de bu sözleri övüyor. Aslında Miloşeviç, Wall Street Journal Başyazısında dendiği gibi, "milli egemenlik" konusunda hassas olanların ileri sürebilecekleri yanlış örnek, "yanlış afiş"; bu hassasiyetin Miloşeviç'i aşan bir anlamı var! Pandora kutusunun kapağı açılınca, türlü musibetlerin ve yanlış emsallerin, evvela Yugoslavya'da sonra bütün Balkanlarda tehlikeli patlamaların ortaya çıkmasına sebep olacak gibi. Tahmin edilebileceği gibi Sırp hükümetinin, Başbakan Zoran Djındjıc (Cinciç )'in, Anayasanın açık hükümlerine ve zaten pamuk ipliğine bağlı Yugoslav Birliğinin parametrelerine aldırış etmeden, hatta Yugoslav Cumhurbaşkanı Vjoslav Kostunitsa'nın haberi olmadan, Miloşeviç'i NATO'ya transfer etmesi, Yugoslavya'da sokak gösterilerine ve iç politika bunalımına sebep oldu. Miloşeviç taraftarlarının sayısı da az değil. Bunların feveranı kolay dinmeyecek gibi. Ama bunun kadar, Miloşeviç yanlısı olmasalar bile, çoğu Yugoslavların -Sırp ve Karadağlıların- tepkisi, ülkelerinin milli egemenliğinin 1.5 milyar dolarlık Amerika veya NATO ekonomik yardımı uğruna satılmış veya harcanmış olmasına karşı. Çünkü tam Brüksel'de Yugoslavya'ya mali ve ekonomik yardım konusu görüşülürken bu hatırı sayılır para yardımının yolunun Miloşeviç'in yakalanması ve yargılanması ile açılmış olması dikkate şayan! Yanlış emsal Bu da yanlış olan emsal: Miloşeviç muhakkak ki suçludur, yargılanmalı ve cezasını bulmalıdır, ama bağımsız ülkelerin milli egemenliklerinin böyle para ile satın alınabilir hale gelmesi, her bağımsız ülke için düşündürücüdür. Bir köşe yazarımız: Sırbistan Başbakanı Cinciç'in yaptığı şeyin doğru olduğunu ileri sürüyor ve "Bu olay gösteriyor ki, özellikle ekomomisi perişan durumda olan Yugoslavya gibi ülkelerin(!) ivedi dış yardım sağlaması ancak bazı şartları (herhalde milli egemenliğinden taviz vererek) yerine getirmesi ile mümkün olabiliyor!" diye yazıyor. Ya, bu tavizlerin bir milli haysiyet meselesi yapılması ve bunun için de vatansever milliyetçilerin, haklı tepkilerine yol açması? Arkadaşımız bunları da "uluslararası camiaya popülist bir milliyetçilik gösterisi ile kafa tutmak olarak" kınıyor! Görüyorsunuz ölçüler nasıl ve ne kadar değişti, para herşeye egemen oldu! Miloşeviç'in yargılanması, bu davada ve bundan sonra diğer "harp ve insan hakları suçlularının" hangi kıstaslara ve kanunlara göre yargılanacakları sorusunu ve Uluslarası Mahkemenin yetkilerini gündeme getiriyor. Miloşeviç'in Avukatları, hem müvekillerinin "kaçırılmasını" ve hem de mahkemenin yetkilerini, yargıç ve savcıların ne kadar bîtaraf olduklarını sorgulayacaklardır. Bunlar kendilerini, ülklerinin çıkarlarından ve politikadan ve kamuoyu baskısından tecrit ne dereceye kadar tecrit edebileceklerdir. Miloşeviç'in yargılanması birçok hukuki ve siyasi tartışmalara yol açacak gibidir. Velhasıl, doğru Miloşeviç yargılanması ve cezalandırılması -ki iki yıldan altı yıla kadar sürebileceği söyleniyor- diğer katillere ders olacak ve iyi bir emsal teşkil edecektir... Ama acaba yanlış ve haksız emsallere de yol açmayacak mı? Aynı güçlerin hem savcı, hem yargıç hem de jüri durumunda olmaları yanlış olmaz mı? Bir endişe Ciddi bir kuşkumu dile getirmeliyim: Bizde, 12 Eylül yöneticilerinin dokunulmazlıklarının Anayasa değişiklikleri içinde kaldırılacağı söyleniyor. 12 Eylülden kuyruk acısı olan eski solcu, yeni liboşların, şimdi avuçlarının kaşındığını tahmin ediyorum. Bunu köşesinden kenarından ihsas etmeye başladılar bile! Eminim, Miloşeviç'le hiç benzer tarafları olmadığı ve MHP'lileri de solcu teröristlerle aynı kefeye koymak gibi bazı büyük hataları olmasına rağmen, son tahlilde Türkiye'yi bir kardeş kavgasından ve komünistlerden kurtaran Kenan Evren ve arkadaşlarının da yakalanıp hatta kelepçelenerek Lahey'e gönderilmesi için can atmaktadırlar. Onlar için milli onurun pek kıymeti yoktur. Avrupa Birliğinin parası -veya kriterleri- karşılığı, ilerde bu gibi uygulama ve dayatmalara razı olacak ve milli egemenliğimizden taviz vermeyi kabul edecek miyiz?