Öcalan; sözde canlı mezardan sesler!

A -
A +

PKK terörü ile mücadelede, askeri çözüme karşı çıkan ve "siyasi çözüm" taraftarı olanlardan ve Öcalan'ın ayağına kadar gidenlerden, Mehmet Ali Birand kardeşimiz, CNN TÜRK Televizyonu'ndaki MANŞET programında, karşımıza eski ABD Başkanı Clinton'ın danışmanlarından Anthony Blinken'i çıkardı. Bu zatın söyledikleri pek bilinmeyen şeyler değildi; Öcalan nam-ı diğer Apo'nun, Kenya'da yakalanmasına Amerikan gizli servisleri aracı veya yardımcı olmuştu. Acaba bayram değil seyran degil; şu sırada neden? Netice malum PKK organları bu açıklamayı, tabii hemen kendilerine yonttular, Amerika'nın ne kadar büyük bir alçaklık yaptığını vurgulamakla beraber, gene Blinken'e atfen, Türk hükümetinin vermiş olduğu söze rağmen, "Kürt" sorununun çözümü konusunda gerekli adımı atmadığını" ifade etmek fırsatını buldular. Bilmiyorum, ABD'nin bu konuda ileri sürdüğü şartlar arasında, hukuki bakımdan kusursuz yargılanması isteğinden öte -Blinken'e göre yargılama tarzına itirazları yokmuş- idam edilmeyeceği hususunda bir taahhüt istemişler ve almışlar mıdır? Böyle bir taahhütte bulunmadığımıza inanmak isterim, ama neticede, hükümetimiz, zımni veya açık olarak bir yerlere söz vermişcesine, Türk Adaletinin en yüksek mercilerinin kararına rağmen, bu hükmü gerektiği gibi, TBMM'nin tasdikine sunmadı ve bence en büyük tarihi hatasını yaptı. Bundan sonra cezanın infaz edilmeyeceği muhakkak gibi. Otuz Ağustos'ta Strasbourg'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde başlayacak ve kimbilir ne kadar sürecek yargılaması sonucu aklanırsa hiç şaşmam. Herhalde o zaman iddia edildiği ve bizim bazı arkadaşlarımızın inandıkları gibi, İmralı'daki "canlı mezarında" kalmayacağı muhakkak!. Zaten şimdi İmralı Olemp dağı imiş gibi, ahkam kesmekte, kehanetlerde bulunmakta ve barış havarisi olarak Türkıye'ye, siyasi tıkanma konusunda bile "yol göstermekte..." Adam kendi geçmişini unutmuş -bizim de unuttuğumuzu sanıyor ve kendi yaşamasının Türkiye'nin kaderi ile ilgili olduğunu bile iddia ediyor. Strasbourg'daki 700 sayfalık savunmasında bakalım başka hangi hikmetleri yumurtlayacak. Son beyanlarında aba altından sopa gösteriyor- tehditler savuruyor. Çok geçmeden, PKK organlarında zaten başlayan "Öcalan'a özgürlük" kampanyasını dünyadaki işgüzar insan hakları vs. örgütleri benimserlerse hiç şaşmayın. Zaten bu cephede dikkate değer gelişmeler var. İçerde HADEP, bir taraftan sistem ve geniş kitle partisi olmak iddiasında iken, diğer taraftan gittikçe PKK'nın siyasi kolu olarak çalışması... Dışarda da, tek Kürt dili kültürü ve kimliği oluşturmak ve PKK'yı meşrulaştırmak kampanyalarını sürdürmesi... Acaba Birand kardeşimiz de şu sırada Öcalan olayını kaşımakla, Anayasa değişiklikleri arasında İdam Cezasının kaldırılması akımlarına katkıda bulunmak mı istedi diye düşünüyorum. Bir korkum da, Öcalan'ın Miloşeviç misali, şu sırada "muhtaç olduğumuz" para mukabilinde "transfer" edilmesi ihtimali... Olmaz olmaz demeyin!. Amerika... Amerika'nın Kürt sorununu nasıl çözmemizi istediğini doğrusu tam bilmiyorum. Graham Fuller ve Henry Barkey'in önerdikleri gibi Üniter Devletten vazgeçmemizi, Bölgeye siyasi kültürel özerklik verilmesini, Kürtçe Radyo ve TV yayınlarına müsaade edilmesini mi isterler? ABD muhakkak ki Türkiye'nin istikrara kavuşmasını samimiyetle ister. Birçok konuda "çıkarlarımız ve görüşlerimiz ABD ile, Avrupalılarla olduğundan fazla örtüşür. Ancak PKK ve bölücülük konusunda, Kürt Sorunu konusunda mesela bağımsız bir Kürt Devleti kurulması konusunda, çıkar ve görüşlerimizin tam örtüştüğünü veya çakıştığını sanmıyorum. Türk olmak şerefli olduğu kadar -belki de bunun için- çok güç! GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Barış için en küçük ışık gördüğüm sürece barış çizgim değişmeyecek... Ama ya barış gelecek ya da feci gelişmeler yaşanacak!" * ABDULLAH ÖCALAN (5 Temmuz 2001)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.