Sabiha Gökçen'i anarken... Ve birileri bizi bozmaya çalışıyor...

A -
A +

Babam dolayısıyla kendimi, Büyük Atatürk'ün ailesinden sayarım... Bu ailenin mümtaz bir mensubunu, çocukluğumdan beri tanıdığım Sabiha Gökçen'i kaybetmek beni, özellikle üzdü. Son olarak, iki yıl önce 19 Mayıs törenlerinde Atatürk'ü beraberce andığımız, rahmetli Gökçen, cesur ve mazbut bir Türk kadını idi. Bugün güya kadın haklarını temsil ve müdafaa eden bazı kadınlara karşın, gerçek Türk kadınlığının ve kadın haklarının temsilcisi idi. Allah rahmet eylesin! Onun ölümü vesilesiyle, bu hay huy içinde Büyük Atatürk'ü hatırlamak fırsatını da elde ettik. Her hareketi, Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyine, "kendi serbest irademizle", ulaştırmak yolunda bir anlam taşıyan Atatürk'ün, manevi kızını, o dönemde savaş pilotu yapmaktaki engin maksadı acaba idrak edebiliyor muyuz? Biri bizi gözetliyor... Önce, uyuşturucu kullanmaktan her türlü kepazeliğe kadar her şeyin mubah olduğu Hollanda'da, sanal bir evde, evli olmayan çiftlerin 24 saat zarfındaki hayatlarını, her yaptıklarını bütün ayrıntıları ile, dört bir tarafa yerleştirilmiş TV kameraları ile izleyen ve sansürsüz gösteren "Büyük Birader" adındaki "röntgenci" bir TV dizisi vardı. Bunun büyük reyting yapması üzerine, Amerika'da da, TV kanallarından biri yumuşatılmış bir versiyonunu yaptı ve yayınladı. Bunu "Sağ kalabilenler" (Survivors) ve "İçgüdüler -veya Günah- Adası" gibi gene röntgencilik üzerine kurulmuş ve büyük reyting getiren diziler izledi. Gelecek sezonda bu tip daha da "cesurane" diziler gösterileceği "müjdeleniyor"... Tahmin etmiştim Belki hatırlayacaksınız: Bir yazımda bu dizileri Amerika'daki ahlak yozlaşmasının ürünleri olarak ele almış ve "İyi ki Türkiye'de RTÜK var!" demiş, Radyo TV Üst Kurulu'nun bu tip rezaletlerin bizde de kopye edilmesini önleyeceğini ummuştum. Meğer, bizde de SHOW TV "Biri Bizi Gözetliyor" adı altında röntgencilik üzerine kurulu bir TV dizisi yapmış ve bir süredir yayınlıyormuş. Ama RTÜK uyanmış ve Türkiye'nin aile ve ahlak yapısına ters düştüğü için diziyi yasaklamış... Türkiye'deki diziyi görmedım. Hollanda ve Amerika'daki versiyonlara ne kadar benziyor, bilemiyor ve bunun için de ayrıntıları üzerinde somut fikir yürütemiyorum. Ama dışardaki "Büyük Birader" gibi dizilerden ilham alınmış ve yumuşatılmış da olsa, bir ahlaksızlık türü olan röntgenciliğin TV dizisi haline getirilmesi ilke olarak yanlış ve umumi ahlaka, Türk ahlak kurallarına aykırıdır. Röntgencilik TV'de yayınlanınca mubah mı oluyor? Hele çiftler veya gruplar uygunsuz vaziyette gösterilmişse, RTÜK iyi ki müdahale etmiş. Hem, kanuna göre, Türk ahlak yapısına aykırı program ve sahnelerin yayınlanmasına engel olmak, RTÜK'ün görevi!.. Liboşlar ayaklanmış Ama siz şimdi seyredin, sağdan ve soldan ve asıl tanınmış liboşlarımızdan RTÜK'e yapılan hücumları; insanların haber alma, seyredecekleri programları seçme hakkına aykırı imiş. Sansür müş. Senaryolu filmlerde aynı sahneler varken TV'de röntgenciliğin ne zararı olurmuş ki! Vs. vs... Can Dündar, lafı Türk aile ve toplum yapısının zaten sağlam olmadığına, "mahallelerde röntgenciliğin ötedenberi var olduğuna" getiriyor. Gene Bedri Baykam da, "RTÜK yine inci yumurtladı" derken başka incileri kendisi yumurtluyor; bu gibi programlara karşı çıkmanın "çağdışılık" olduğunu iddia ediyor. Bir bakıma da haklılar, uzun zamandır TV'lerimizde yayınlanmakta olan Televole gibi programlar da bu diziden aşağı kalmıyordu ya! Toplumsal ahlakın ne kadar yozlaştığının aynaları idi bunlar. Reyting dürtüsü mü bu gibi programlara yol açtı, yoksa hakikaten ahlak bu kadar tefessüh mü etmişti de TV buna ayna tutuluyordu? Tam bir fasit daire veye kısır dongü!.. Şu kadarını da söyleyeyim ki Amerika'da da bu gibi ahlaksızlıklara tepkiler oluşmakta. Münbit zemin Amerika'da okullardaki terör ve cinayetler sürerken bir NEWSWEEK dergisi, Kaliforniya'daki cinayetlerin bebek yüzlü faili 15 yaşındaki Andy Willams'ın fotoğrafı altında soruyordu: "Neden Andy? Neden?" diye.. Ben dergiye bir mektup yolladım: "Bu sorunuzun cevabı derginizin aynı sayısında" diye. Gerçekten de, derginin o sayısında, son TV programlarındaki aşırı seks, şiddet ve ahlaksızlık konu ediliyor, başka bir yazıda da internetin karanlık köşelerindeki ahlaksızlık, pornografi, uyuşturucu düşkünlüğü propagandaları yapılmakta olması eleştiriliyordu. Bu programlar ve tahrikler gençlerin, çocukların zihin ve ruh yapılarını bozmazlar mı? Ancak ilginç olan şu ki, liberaller, "ifade hürriyetine karşı olur, sansür demek olur" diye önletici tedbirler alınmasına karşı çıkıyorlar. "Liberal enternasyonal" işte hep böyle düşünüyor. Ama müzik, film ve TV endüstrisini ellerinde tutan büyük şirketler, bu filmlerden, dizilerden, Eminem gibi rezillerden, plaklarından ve TV programlarından milyarlar kazandıkları için, bir yerde, ülkelerinin ve kendilerinin çöküşlerinin, tohumlarını ekmekte olduklarının ve kendi mezarlarını kazdıklarının farkında değiller. Farkında olsalar bile aldırış etmiyorlar. Konu "Biri Bizi Gözetliyor" dizisinin yasak edilmesinden daha öte ve ciddi evrensel bir mesele! GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Büyük devletler ve imparatorluklar hep toplumdaki ahlâki yozlaşma neticesi çökmüşlerdir." ALEXİS DE TOCQUVILLE

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.